Okuduğum kitaplarda altını çizdiğim cümlelerin her birini hayatımda iz bırakmış insanlara ithaf ediyordum... Ve yazık ki onların bundan hiç haberi olmadı...
'Kitaplara çok para harcıyorsun' diyorlar. Onun yerine üstüme başıma ya da güzel bir ziyafete para ayırabilirmişim... Belli ki mideyi doldurup, bedeni süslemek; beyni doldurup, düşünceyi geliştirmekten daha cazip geliyordu onlara...
Hayatıma renk veren, sarsan, karıştıran ve sonra yine ayıklayan herşeyin özeti bir kelime olabilir miydi? Dil dediğimiz bunca kabiliyete sahip miydi? Anlat hikayeni diyorlar... Anlatayım öyleyse "Hissikablelvuku"
Biliyorum af dilemedin -ki sen hata yaptığını da kabul etmedin ya hiç neyse... Ben bu gece ansızın seni affediyorum. Bağışlayamamanın ağırlığını taşımaktan yorulduğum için, güçlü hafızanın verdiği acıdan bıktığım için affediyorum...
Ne çok yanıltmıştı beni bilse tüm kemikleri kırılmış gibi hissederdi... Bilmedi, bilemedi, bilmek istemedi belkide sormadı çünkü... Ben de çıkıp karşısına anlatmadım... Hem ne gerek vardı bunca yanılgıyı hikayeleştirmeye...
Mesela yıllar geçecek, düşecek saçlarıma aklar ve yüzümde kırışıklıklar... Bir cam kenarından gelen geçeni izlermiş gibi görünüp, düşünüp düşünüp anıları belki diyeceğim, keşke diyeceğim ve nihayetinde yine dönüp dolaşıp neyse diyeceğim...