Aspiratörün huysuz lambası bir yanıp bir sönüyordu göz kırpar gibi, bi' gözü hep açık... Ben kaynayan suyun üstündeki demliğe bir çay bardağı ölçek çay koymaya çalışıyordum sağa sola dökmeden... Sonra kapattım gözlerini aspiratörün. Namı diğer lavaboya doğru yol aldım. Sepetteki çamaşırları içeri tıktım, ayağımdaki çorapları da, sonra üstümdekini ve altımdaki pantolonu da, anadan üryana uzaktım artık, hem de yakın... Yatak odasına gezmeye gittim sonra, birkaç parça bir şeyler de oradan aldım namı diğere dönerken... Onları da tıktım içeri, kafamdakiler gibi ama, planlamadıklarım gibi... Orta göze bir kapak yumuşatıcı, soldaki göze bir kapak deterjan, pamuklu 90 değil, pamuklu 60 değil, super 40 mı acaba? Ya da mini 30? Bilmiyorum, çamaşırları da karışık atıyor olabilirim... Super olsun, 40 da iyi rakam ama daha 3,7 civarı var... Başlaya da bastım. Su alıyor şimdi, birazdan döner dünya gibi. Salona giderken kendimi tercih ettiğim için bir iç anons geçtim... Çayı demledim, ocağın altını da yarıma, tamam... Saatle aramı açtığımdan beri, zamanla bir hayli yakınlaştım.