Konuyu Zeki Demirkubuz'un Kader Filmi üzerinden ele alacak olursam tüm hayatını aşkı için feda eden Bekir'in yolculuğunu anlatıyor film.
Başta sessiz ve içine kapanık olan Bekir filmin sonlarına doğru Uğur'a duyduğu aşkı uğruna öngörülen karakter gelişiminin tersine bir gelişim gösteriyor. Bu noktada Uğur karakterine değinecek olursam Bekir'in tam tersine cıvıl cıvı, yeri geldiğine dişlerini sıka sıka hakkını savunan bir kadın.
Peki Bekir'in peşinden koştuğu Uğur mu yoksa Uğur'a biçtiği anlam mı?
Aslında kimi zaman kendimizde eksik olan tamamlamaya çalıştığımız unsurlar, algımıza takılmaya pek bir eğlimli olur. Filmde başta sessiz ve özgüvensiz olan Bekir bir gün dükkana gelen Uğur'a kalbini kaptırıyor ve sadece resmine bakarak zaman geçiriyor, bir eylemde bulunmuyor. Bekir aslında burada adını"aşk" koyduğu bu duyguda kendisinde eksik olan parçanın arayışına giriyor olabilir mi?
Sokrates bu durumu Diotima‟nın sözleriyle şu şekilde açıklıyor:
Diotima‟ya göre “aşk şeylerin aşkıdır”. Bu şeyler bir aşığın “kendisinde eksikliğini duyduğu şeylerdir”. Aşkın konusu, âşık kimsenin arzuladığı şeyler, onun sahip olmadığı ve yoksun olduğu şeylerdir. Diotima‟ya göre, aşkın bir yoksunluk olduğunu düşünen kimseler için “eros” bir Tanrı olamaz, çünkü “eros” yoksunluk içindedir, iyi ve güzel şeyler ister.