Masadaki herkes gibi Ahmet de Osman Hamdi'nin kültür birikimine hayrandı.
Sayfa 79
Ama savaş her zaman olduğu gibi sefaleti de beraberinde getirmişti.
Sayfa 96
Reklam
Eskiden beri savaş koşullarında yaşayan insanların hayata tutunacak gücü nereden bulduklarına akıl sır ermezdi. Savaşın hedefindeki bir kentte yaşamanın ne demek olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu. Herkes kanıksıyordu işte. Çaresizce uyum sağlıyordu. Dört bir yandan gelebilecek ölüme, birden gelen ölüme, yaşananlar yetmezmiş gibi ortaya çıkan salgın hastalıklara, yüzlerce kilometrelik yolu yayan kat eden insanlara acımadan yağan kara ve dahasına... Herkes alışıyordu. " demek böyle oluyormuş, " diye mırıldandı. " demek böyle oluyormuş... "
Sayfa 160
Zaman tüm yaraların ilacıydı gerçi ama günler sanki daha bir yavaş geçiyordu artık. Anlamsızlık duygusu kaplamıştı tüm benliğini. Yok olup gitme karşısında kendini biçare hissediyordu tüm insanlar gibi.
Sayfa 264
Kısa bir hikaye anlatırdı babası: Bir zamanlar, bir sel afetiyle karşı karşıya kalan bir kaplumbağayla bir akrep varmış. Korkan ama yine de doğru şeyi yapmak isteyen kaplumbağa, akrebe eğer kendisini sokmamayı kabul ederse, onu köpüren sulardan karşı kıyıya taşıyacağını söylemiş. Akrep de kaplumbağaya söz vermiş ve hayvanın sırtına tırmanmış. Kaplumbağanın kısa ve güçlü bacaklarının kuvvetli çırpınışlarıyla onları karşı kıyıya götürmesi için yola koyulmuşlar. Bir ara üzerlerine sular hücum etmiş ve onları geriye doğru sendeletmiş. Kaplumbağa yüzmüş, yüzmüş, ileri gitmek için çabalamış ama dalgalar onları sürekli geriye atıyormuş. Derken dalgalar daha da hiddetlenmiş ve kaplumbağa yorulmuş. Sonra akrebin azıcık ağırlığı bile ona ağır bir yük gibi gelmeye başlamış. Ama kaplumbağa yine de akrepten aşağı inmesini istememiş. Daha sıkı yüzmüş ve sonunda kıyı görünmüş. Başaracaklar gibi görünüyormuş. Ve derken akrep onu sokmuş. İğnesini sokup zehrini derisinin derinliklerine bırakmış. Kaplumbağa arkasına dönüp hayretle bakmış, zehir kanını yakıyormuş, bacakları kurşun gibi ağırlaşmış. Ama haraket edemiyormuş. İkisi de suda boğulmaya başlamış. Son dakikada ağzı ve burun delikleri tuzlu sularla dolarken zavallı kaplumbağa haykırmış: "Neden böyle bir şey yaptın? İkimizi de öldürdün!" Akrep gayet rahat bir tavırla cevap vermiş: "Çünkü bu benim doğam."
SORUMLU OLMAK... Yirminci yüzyılda uygarca direnişin adıdır “medeni cesaret.” Bu konuda çok zengin değil toplumumuz. Bir kaplumbağa gibi yaşamayı, bir "sürüngen" gibi beslenmeyi, bir “yılan” gibi yükseklere tırmanmayı hüner saymışız yıllarca. Sorumluluk pınarlarından, bilinç çeşmelerinden gürül gürül akan kişilikleri, köhneleşmiş yasaların kıskacı altında yaşatmayı tek çıkar yol bilmişiz yıllarca. Karanlıklarla beslenen korkuları, bir tel örgü, bir dikenli tel gibi sarmışız dört bir yanımıza. Yüreksizliğin özrünü bir parça da kendi küçücük dünyalarımızın mutluluğuna sığınarak gidermek istemişiz. Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün topluma karşı işlenmiş bir suçtur. Bu bilinci paylaşmak ve bu sorumluluğu yerleştirmek zorundayız. Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci, özgürlüğün de, demokrasinin de tek güvencesidir. Bu güvence sağlanmadıkça, demokrasinin temeline bir tek taş bile konmuş olamaz. Unutmayalım ki “cesur bir kez, korkak bin kez ölür.” Önemli olan, insanın böyle bir toplumda bir “mezar taşı” gibi suskunluk simgesi olmamasıdır.
Yeni Ortam 9 Aralık 1974
Reklam
Zaman
Vakit yaşlı bir kaplumbağa gibi ilerliyordu.
Sayfa 110Kitabı okudu
Öğrenmek kolay değildir, bir kaplumbağa gibi sabırlı, başı göklere değen yalçın kayaları un ufak eden rüzgar kadar inatçı olmalısın.
Yalnızlığı öğretti bu bana. Kötü bir şey değil. Alışıyorsunuz hatta seviyorsunuz. Kendinden başka hiç kimse için endişelenmemek büyük bir lüks aslında. İri bir kaplumbağa gibi yaşıyorsun. Evin hep yanında, nereye gidersen evin orası. Seni merak eden yok, senin merak ettiğin yok. Mülk edinme isteğinin bile insanın yakınlarıyla ilgili olduğunu düşünüyorum bazen, benim gibi insanların yanlarında taşıyabileceklerinden fazlasına sahip olma ihtirası bulunmuyor pek. Kimseye bırakmayacaksan o kadar malı ne yapacaksın? Benimle birlikte bir yerden bir yere gidemeyecek hiç bir malım yok. Olmasını da hiç istemedim.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.