Beni kıskanmasına üzülmedim asıl hiç kıskanmasaydı üzülürdüm. Ben böyleyim işte. Kıskandığı için üzülmüyorum, benim yüreğim de katıdır, ben de kıskanırım. Beni üzen tek şey, onun beni hiç sevmemesi, şimdi de mahsustan kıskanmış gibi yapması, Körmüyüm ben, ha, görmüyor muyum? Bana öbüründen, Katka'dan bahsediyor. Demin durup dururken şöyle dedi İşte Katka böyledir de, şöyledir de, benim için mahkeme ye Moskova'dan doktor getirtti de, beni kurtarmak için en birinci, aynı zamanda en bilgili avukatı çağırdı da. Gözümün içine baka baka onu övmeye basladığına göre, demek ki, onu seviyor, arsız herif! Benim karşımda kabahatli olan kendisi. Suçunu bastrıp beni suçlu göstermek için, 'Sen, benden önce Polonyalı'yla beraberdin, öyleyse ben de Katka'yla beraber olabilirim,' diyerek bütün suçu benim üzerime atmak için böyle yaptı. Hep bundan! Bütün suçu bana yıkmak istiyor. Bunu mahsus yaptı, mahsus.
Doğruların en doğrusu birinin bu derece düşüncesiz ve kendisinden bu derece aşağı bir kalabalığa böylesine kötü bir şekilde alay konusu edilmesine incinmeden ve için için öfkelenmeden katlanması mümkün değildi.
"Esasen işin en korkunç tarafı bu derecede meşum olayların bile bizim için dehşetini kaybetmiş olması. Falanca filancanın işlediği suçun değil, fakat bütün bunları kanıksamış olmamızın korkusunu duymak zorundayız. Böyle davranışlara, hiç de parlak olmayan bir yarına götüren bugünün bu çeşit olaylarına karşı kayıtsızlığımızın ,bir gün onları hafiften almamızın sebeplerini nerede aramalı? Sinizmimizde mi, henüz pek genç olduğu halde hayal kurma gücünü yitirmeye yüz tutmuş toplumumuzda mı? Temellerine kadar sarsılmış ahlâk kurallarımızda mı, yoksa böyle ahlâk kurallarına belki de hiç sahip olmayışımızda mı ? "