"Yaralar vardır, hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılmaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, insanlar, yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı hem de alaycı bir gülüşle dinlerler bunları."
#yaşamak #yuhua
Son zamanların okuduğum en iyi kitaplarından.
Kitap okumaya basladığınız andan itibaren sizi içine alıyor ve Fugui'nnin o acı hikayesi son bulana dek sizi bırakmıyor. Gerçi kitap bittikten sonra da bu hikayenin devamını merak etmedne duramıyorsunuz.
Her bir sayfada ilerlerken daha ne olabilir dedikçe laflarımı yiyerek ilerledim. Bu laflarım her seferinde boğazımda düğümlendi ve genellikle ağladım. O yüzden hayatızın kötü bir döneminde okumamanızı öneririm zira kötü giden hayatızı biraz daha kötüleştirebilir.
Kitapta hep bir kişiye daha çok üzüldüm önceleri Fugui nin eşi Jiazhen'e daha sonra kızları Fengxia, daha sonra da oğulları Youqing'e ama sanırım en çok damat Erxi ye üzüldüm. Neden bilmiyorum sonradan kitaba giren bu hamallık yapan, kafası eğri olarak tanımlanan karakter çok etkiledi beni. Aralarında Youqing den ve trajik ölümünden sonra ölümüne en çok ağladığım kişi oldu.
Kitapta her bir karaktere uzun uzun metiyeler düzelebilir ve her karakter için uzun uzun paragraflar yazılabilir. Kitabın başında nefret ettiğim Fugui karakterine bile "Sende bu kadarını haketmedin." diyerek bitirdim.
Son olarak en sevdiğim sözden bahsetmek istiyorum. "Yavaş kanat çırpan kuş, erken uçmaya başlamalı."