... Zamanı tersine çevrilmez ve bükülmez bir çizgi olarak görürüz. Her şeyin şimdiden geleceğe, bilinenden bilinmeyene doğru son sürat yol aldığını düşünürüz. Mantıklı ve ilericiyizdir. Bu kültürün temel dini geleneklerinden en azından biri ölülerimizi bizden alır, gitmiş addeder ve Tanrı'ya, kayıp ve yok olanlara, bir daha hiç var olmayacaklara emanet eder. Bir şey, bir hayal, bir insan gitti mi, yapacak bir şey kalmaz. Geçmiş zamanın sessiz, acımasız bir edlgenlik yaratması boşuna değildir - aynısı bizim için de geçerlidir. Bir dilbilgisi bilmecesini cevaplamaya çalışırken teolojimiz tarafından köşeye sıkıştırılırız ve tek çözüm kaybederek edilgenlik hissine ulaşmakmış gibi görünür. Gitmişlik: Olmuş olabilecek veya olmuş, ikisi de şimdi bize göre kayıp, geçmiş tarafından sahiplenilmiş. "Geçen ay annemi kaybettim," der insanlar.
Ağrı ve semptom yönetimi, yönetilen ölüm diye adlandırılması gereken bir ideal yaratıyor ve ideallerin çoğu gibi, onun ardında da karanlık köşelere saklanmış çok korkulan bir şey var.