O sıralar beni üzen bir mesele daha vardı: Ne ben kimseye benziyordum ne de herhangi biri bana. "Tek başımayım, ama onlar hep birlik," diye düşünmekten kendimi alamıyordum.
Şüphesiz böyle bir duvarın hakkından gelmeye gücüm yetmezse boşu boşuna yırtınacak değilim, ama karşımda gücümün yetmediği bir taş duvar var diye büsbütün boyun eğmeye de razı olamam.
Bize hiçbir şey yapmayıp tamamen bir hiçliğin ortasına koydular, çünkü sizin de bileceğiniz gibi yeryüzünde insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapacak başka bir şey yoktur.
İçine düştüğüm öfkeyi, umutsuzluğu size anlatamam. Ama duygularımı anlamaya çalışın : uğruna bütün hayatınızı hiçe saydığınız bir insan için eliyle umursamaz bir şekilde kovduğu küçük bir sinek kadar bile öneminiz olmadığını düşünün.
Ben yalnızca bir şeyi anlamıyorum... Nasıl oluyor da böyle anlarda insan yanındakiyle birlikte ölmüyor? Nasıl oluyor da ertesi sabah uyanıp, dişlerini fırçalayıp kravatını bağlıyor?