Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer.... Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!
Küçük İskender'e (öven) sorular. K. I.'in son yanıtı. Hiçimiz mutluluğun resmini yapamayacağız. Bu yazgıyla yaşamak ve isyan etmek benim hızımın, utancımın tanımıdır.
Reklam
Tarkovsky dünyayla tanışma tümcesi olarak "Anne bak guguk kuşu" örneğini veriyor. Bense bir pencereye soluğumu üfleyerek bulandırdığım camda "Anne bak çöpçü" "Anne bak sinek" "Anne bak polis" dediğimi anımsıyorum
"Nereye gittiğini bilmiyorsan, derin bir bağın yok demektir. Olsaydı öğrenirdin." "Dava" filminden
büyüdünüz, genleştiniz, yayıldınız, gövdelerinizle, aletlerinizle, anlaklarınızla, aşklarınızla, ağlatılarınızla, güldürülerinizle, yüceliklerle, bayağılıklarla; bu yerküreyi nasıl iyeliğinizin bir yapıtı olarak algılıyor onu altetmeye çalışıyorsunuz?" sorabilir. Neden ve nasılla, damarlarımda akışan hinç dile, dişe gelir o zaman. Benden tiksiniyor. Donanımlı olduğumu sanıyor, kürkümün bir zamanlar olduğunu, sonra yokolduğunu varsayıyor.
Bütün romana yayılan yanma/ yakma motifi ölümünün bir kehaneti sanki. Nostalghia'nın Domenico'su, Zelda, Almanya'daki Türk işçi kızı ve daha kimbilir nicelerine eklenen bir ölüm biçimi Bachmann'ınki de. Kendilerini ölmeden ceset olarak algılayanlar intiharlarını başkalarının bir vasiyeti gerçekleştireceği gibi gerçekleştirir. Ölüm yaşarken vardır, olmuştur cesedi yakarak ortadan kaldırmak gerekir.
Reklam
Bir kadın bütün parçalanmış, yanmış aklı ve hiç sarsılmayacak açıklığıyla yazmış bir kadın... İçinden raslantıyla geçtiği geçirildiği zamanlar, durumlar, ilişkiler yaralar açtıkça, kaçınılmaz olan dille göğe bir güneş bir ay ve bir çizgi yapmak ve sonra delirmek görevi...
Sonsuz bir mevsimdi. Zaman yerin uç ışığında beliriyordu gümüş rengi ve kaygan bir im olarak. Çarpık ve bildik güzler geçmişti, ay mezarlığının duvarları yapılıyordu. Ama soru hâlâ bitmemişti. "Katil kimdir?" ve onun türevi: "Katledilen kim?" Ceset belli mi? Denizin içini oluşturan büyük ceset kim?
Açılmak açmak. Göğe, yerküreye, suküreye, insanlara, düşünceye, geçmişe, gelecek ve şimdi'ye açılmak... Dünyaya yönelik tehdit oklarına hafif bir tebessümle bakmak. Tebessüm güncel-geçici ile evrensel-kalıcı olan arasındaki ayrımı görebilmek ve özümseyebilmenin imidir.
Yaşamlarımız kısa mesafelerde bir kuş uçuşu kadar (göçebilen kuşların yolları ve kargalara verilen yaşam payı dışında) gençyaz ve yaşlıbahar arasında ufalanan bir yaprağınki denli rüzgârlara açık. Bu bilgi bizi inlerimizden çıkararak (kimi zaman da tam tersi) altruizm adlı meydana gönderiyor. Belki meydan bir pazar yeridir, belki de yetişkin maskelerini sorumluluk duygusuyla yüzlerimize yerleştirdiğimiz bir çocuk bahçesi...
Reklam
Varolmaktan alıkonmamak gamlı/gamsız içe açılan gözler ve yabancılar da...
Gömütün kapağı hep açık, ölünceye dek yaşadıkça uçuşan anları, düşünceyi ve duyumları bir bir atıyoruz içeri, sonra hiçbir şey biriktirilemez, üretilemez duruma geldiğinde kendimiz giriyoruz ve örtüyoruz kapağı üzerimize.
Gerçekliğin benim düşlerimden bir ayrımı yok -Öylesine ince delikli bir ağ ki bu üzerimize kapanan, kapanan, kapanan bu KAPAN!
Geliyorlar, bu evde doğan yeni bir ölümü görmeye; koşarak, düşe kalka yuvarlanarak, sürünerek... Nasıl olursa olsun; görmek için bu eski dostların yeni cesetlerini ve göstermek için kendi dirimlerinin kıvılcımlarını geliyorlar! Uyuyan arzunun düşün imgelemenin anlağın belleğin leş kokularını duymaya geliyorlar. Ölüm sessizliği, toz ve küf kokan evden ayrıldıklarında seviniyorlar canlıyız diye.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.