2020 yılının son kitabı yeni kalemler arasında üslubunu ve kurgusunu her zaman orjinal bulduğum yazar Sercan Leylek'in son çıkan romanı Dün Görüşürüz kitabı oldu.
Yazarın daha önce Cydonia, Piri Reis ve Nostradamus, Duvar ve Adam kitaplarını da okumuştum. Bir yazarın kalemini tanımanın en güzel yanı da tüm kitaplarına hakim olmak sanırım. Bu kitap, isimsiz verilseydi ve yeni yazarlarımız arasında hangisine aittir denilseydi direk Sercan Leylek diyeceğime eminim. Kalemi, aksiyonu, olayların harmanlanışı ve alt pasajlarla bunu belli ediyor bence.
Gelelim kitaba, yoğun ve zor okumalarımın arasında bana ilaç gibi geldi diyebilirim. Özellikle esprili diyaloglar kitaba neşeli bir hal vermiş. Altay'ı kıskanmadım değil. Biraz kıskandım. Böyle bir maceranın içinde olmayı da isterdim. Belki geçmişte yapılan hatalar ve yanlış tercihleri o zaman yapmazdım diye düşündüm okurken. Ve Altay'ın sonunu da okurken çok merak ettim. Özellikle ilk başlarda her uyandığında eşinin "hamileyim" diye bağırması çok sinir bozucu macera ile karşılaştığında onu anlamlandırmaya çalışmasındaki süreç çok keyifliydi.
Bence rehber olarak gelen Eylül'ün Altay'dan daha deneyimli olması kurguyu üste taşımış.
Kitap hemen bitebilecek akıcılıkta olup hiç bitmesini istemediğim keyifte bir kitaptı. Üslup ve kalem olarak diğer kitaplara benzese de bu kitaptaki esprili dil diğerlerine göre daha hakimdi ve bu da bence okuyucu ile Altay'ı daha çok yakınlaştırmış.
Umarım yarın sabah uyandığımda düne gitmeye başlarım