Aşka kafamızı takmak zorunda kalmasak cinsel arzu çok daha kolay olurdu. Evlilik çok daha dürüst olurdu, belki de aşkın kaşıntılarını çekmesek,gelişini heyecanla beklemesek,gidişinden korkmasak,aşk daha kalıcı olurdu.
Ben hayatımda iki kez sevdim, bir kez mutlu,bir kez mutsuz. Bana aşkın ne olduğu konusunda en çok şey öğreten mutsuz aşk oldu; gerçi o sırada değil,yıllar geçtikten sonra.
“Bir düğün fotoğrafında ilginç yüzler gelinle damadınki değil, onları çevreleyen davetlilerinkilerdir: gelinin küçük kız kardeşi (Muazzam şey bana da olacak mı?), damadın ağabeyi (Bu da beni terk eden kahpe gibi onu terk edecek mi?), gelinin annesi (Nasıl da eski günleri anımsatıyor), damadın babası (Eğer oğlan benim şimdi bildiklerimi bilseydi - ah, şimdi bildiklerimi o zaman bilseydim), papaz (Şu eski yeminler konuşkan olmayanların bile nasıl dilini çözüyor), yüzü asık delikanlı (Ne diye evleniyorlar sanki?) ve daha başkaları.”