Evrenin her yerinde olan ve hiçbir yere sığamayacak kadar yüce olduğu vurgulanan, göze görünmez bir tanrı, “bir evde oturmaya” gereksinim duyabilir mi?
Tek Tanrılı dinler,erkek-egemen dünyanın Tanrı katında onaylanması için atılan büyük adımlardan biridir. Artık kadınlar Tanrıça yada kurtarıcı olamayacaklardır. Onlara en fazla ''Kutsal Ruh'tan'' hamile kalıp Mesih'e analık payesi verilecek yada ''Maria Magdelena ''gibi yanlışlıktan dönen fahişe''rolü uygun görülecektir.
Alışılmış fikirlere benzemediği için insanı tedirgin eden yeni fikirlerin boğulması, din ve siyaset çevrelerinde görülebilir. Fakat böyle bir şey, bilgiye götüren bir yol değildir.
Toplumsal bellek bir çok konuda zayıf düşebilir ya da kolektif çabayla zaman içinde kişi ve mekanlarla ilgili bilgileri, gerçeğin çok uzaklarına taşıyacak biçimde değiştirebilir.
Astronom rahiplerin sahip olduğu bilgelik eğer toplumdaki mutlak iktidarın sahibi kralın elindeki güç haline geliyorsa, bu bilginin "çıplak gerçeklik" olarak bütün halk tarafından erişilir biçimde serbest bırakılması artık mümkün değildir.
Venüs'e benzeyen bir yer insanoğlunun batıl inançlarında, kültüründe ve efsanelerinde yaratılmıştır. Buraya Cehennem diyoruz. (...) Sıradan bir kimsenin Cehennem hayali -yakıcı, boğucu, kötü kokulu ve kırmızı- Venüs'ün yüzeyini tanımlayabilir.
Tepeden inme, hegemonyacı ilişkilerin zoruyla empoze edilecek zorlama korkulardan çok daha eski, köklü ve etkili bir korku, binlerce yıldır bu gezegen üzerinde yaşayan en güçlü duygudur.