Duamız yanlıştı belki de… Eksik değil, fazla da değil; ama bir yanlışlık olmalı. Ya da yalnızlık… Deli gibi mi sevilmek istedik? Deli gibi sevilmek yanlış. Aklı başında sevilmek istemek gerekliydi belli ki… Coşkuyu, sevgiyi, saygıyı, kıymeti kaybedecek kadar delirmeden… Deli gibi de sevmemek lazımmış hani. Zaman tanıyarak, alan tanıyarak, anları yaşayarak… Anların sonsuzluğa uzamasını beklemeden. Tadı kısalığındaymış. Ama insan anıyor ya hani…
Hani diyorlar ya dünyada ne kadar güzel şey varsa ya zararlı ya da yasa dışı… Bu da onun gibi galiba; dünyada ne kadar güzel an varsa kısa ve o an, an’ıya döndüğü an buruk. Hatırladıkça; tatlı-ekşi… Göğüs kafesinle kafa tasını çarpıştıran bir tat. Sonuçta tatlı ya; bir tür bağımlılık meselesi. Tedavisi yok, aşısı yok, ilacı da malum… Bağışık da değilsin ki yaşadığına… İlk defa almışsın tadını; kendin olduğun bir yerde huzurlu da olmayı, bir yere yetişmen gerekmeden sakin sakin yol almayı, saatlerce ve saatlerce konuşmayı, dinlemeyi, dinlenmeyi… İlk defa tatmışsın; birine tatmadığı bir şeyi tattırmayı istemeyi… Sevgiyi, mutluluğu; hak ettiklerini sunmayı… Sende çok olan bir şeyi, sana fazla gelen, taşıyamadığın şeyi bölüşmeyi…
Ama kimi kandırıyoruz ki? Kendimizden başka? Arz-talep değil mi dünya! Ekşi işte…
dewymoon15.02.2025