“Sevgi, bir gün kopacağını bile bile bağlanmaktır.”
Akasya geçmişin ona hissettirdiklerinden kaçarken her yıl şehir değiştirmek zorundadır. On yedi yaşından beri gittiği her şehirden biraz daha yarım ayrılan Akasya, bir haziran gecesi şehre veda ederken kaybettiği anıların parmak izlerini ruhunda taşır.
Ankara’ya ayak basarken bu şehrin, onu kaçtığı geçmişin ortasına bırakacağından bihaberdir. Kırk beşinci durakta bulduğu Yekta Emir Ilgaz, onu kaybettiği anılarla yüzleştirerek bütün doğrularını sarsacaktır.
Rüzgarın uğultusu, benim için yeniden başlama vaktinin geldiğini anlatıyordu. Sarı saçlarımın arasına karışan kum tanelerini umursamamaya çalıştım.
"Yeniden başlamak mümkün." demişti yıllar önce çok sevdiğim bir yazar.
Yeniden başlamak gerçekten mümkün mü?
Güneş ışıkları gözlerimi alırken son kez bu şehre baktım. Deniz dalgaları ayaklarıma kadar gelip geri çekilirken, içimde tarif edilemez bir burukluk vardı.
“Canın zihninde olayları büyüttüğün kadar yanar. İçindeki küçük kız, geçmişin taşlı yollarında diz çöker.
Acıdan geçmek istersen içindeki kızı büyüt, anıları unut.”
Hepimiz elimizde bir kalemle yaşıyorduk. Kimimiz mürekkebini bir başkasından alıyordu, kimimizin kalemini bir başka el tutuyordu fakat her ne olursa olsun hepimize ait bir kalem vardı. Yıllar önce kendi mürekkebimi bulmuş, kalemimin üzerinden bütün eller çekmiştim. Sadece benim elim ve mürekkebim vardı. Her yıl o karaladığım sayfaları yırtıp atarken bir başkasının yaşamının bana ulaşmasına da izin vermiyordum.