Hiç Yayınlanmamış Mektup ve Fotoğraflarla Hamdi Gezmiş'in Anıları

Abim Deniz

Can Dündar

Abim Deniz Gönderileri

Abim Deniz kitaplarını, Abim Deniz sözleri ve alıntılarını, Abim Deniz yazarlarını, Abim Deniz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
30-40 kişilik bir saldırgan grup, sabah erken saatte camiden çıkıp gelmiş, onların üniversiteye girmesini engellemeye çalışan Mehetoğlu'nu kurşun yağmuruna tutup kaçmıştı. Büyük umut ve heyecanla başlayan 60'lı yıllar, böylece kanlı bir finalle son buluyordu. Mehetoğlu, o yıl içinde öldürülen sekizinci öğrenciydi. Ölüm sıradanlaşmaya başlamıştı. Ama Deniz için değil ... O, hemen soluğu Mehetoğlu'nun yanında almış, gözü onun cansız bedeninde olduğu halde duvara dayanıp kalmıştı. Bir ara Mehetoğlu'nun boynundaki kolyeyi aldı; içine baktı. Genç bir kızın resmi vardı. Deniz orada kendini tutamayıp ağladı. Yeni gelen kuşak, doğru dürüst aşık bile olamadan, yavuklusunun elini tutamadan göçmeye başlamıştı
"İşçi ve köylüden yana olduğunu söyleyen TİP dahil bütün partiler yozlaşmış ve halka karşı durumdadır. Parlamenterler demokrasiyi sandıktan çıkma olarak kabul ediyor. Aslında ağa emri ile verilen oylar, millet iradesi olamaz.Buna da demokrasi diyemeyiz. Bizim anladığımız demokrasi, milli sınıfın, emperyalizmi, ağaları ve tefecileri tasfiye ederek yönetimi ele almalarıdır."
Reklam
Üniversitenin kapıları açıldı, sınavlar başladı. Öğrenciler eski hamamın eski kurnalarında terleyecekler gene... Bunca işgal, bunca boykot, bunca gürültü ve lif lif ortaya dökülen çürümüşlüğe rağmen reform rafa kaldırıldı. (...) Eski hamam, eski tas... Yalnız bir değişiklik oldu yeni mevsime girerken: Deniz Gezmiş'i kovdular fakülteden... Deniz Gezmiş'i belki tanımazsınız.Uzun boylu, dal gibi bir genç bu Deniz Gezmiş... Namuslu, devrimci, heyecanlı bir genç... İşgal hareketlerine, boykot hareketlerine katılmış, polisten cop yemiş, dayak yemiş, gık dememiş. Akranları gibi, o çay senin bu çay benim, o sinema senin, bu sinema benim diye gezecek yerde bir namussuz düzenin değişmesi için çırpınmış. Ve belki hatalar da yapmış bu arada, kusurlar, kabahatler işlemiş. Ama bataklık fırtınasının ortasında namussuzluktan bir türlü olağan saymayan yüreğiyle çabalamış durmuş. İşte üniversitede sınavlar başlarken gazeteler Deniz Gezmiş'in Disiplin Kurulu kararıyla fakülteden kovulduğunu yazdılar. Bre utanmazlar diyesi geliyor insanın.Kitap korsanı profesörü baştacı edersiniz, bir tek kitabı olmayan profesörü saygıyla eteklersiniz; nicesinin hırsız, namussuz olduğunu kapalı odalarda itiraf edip adamakıllı bildiğiniz halde sofraya oturup aynı çorbaya kaşık atmaktan utanmazsınız; reform dileklerini uyutur, cümle yalan dolan ve entrikaya eyvallah edersiniz de bir genç çocuktan mı çıkaracaksınız tüm üniversitenin günahını? Bir insanın geleceğini karartmakla mı düzelecek üniversiteniz?
Bazen abimi ve arkadaşlarını maceraperest, serseri mayın gibi anlatırlar. Öyle değillerdi. Belki polisin üzerine cesaretle yürümek ya da ölümü göze alıp dağa gitmek macera gibi görünebilir;öyle bakarsanız, Che Guevara da bir maceracıydı; o macerayı göze almasalar, bugün lider olarak anılınazlardı belki... Hatta o eylemden itibaren, daha da radikalleştikleri, öğrenci eylemlerini kucaklamakta pasif kalan TlP'i terk ettikleri, dipten gelen dalgayla "bağımsız demokratik Türkiye" çizgisinden daha atak bir çizgiye geçtikleri de söylenir. Bununla birlikte abim, önüne düştüğü kitleyi maceraya atmayacak kadar da akılcı ve bilinçliydi. O gün bunu çok net gözledim: Karakter yapısı çok sağlamdı; kolay eğilmiyor, bükülmüyor, geri adım atmıyordu. Cesurdu. Bunlar bu toplumun sevdiği özelliklerdir. O yüzden abim hem sağda hem solda çok sevilir. Ama en ufak haksızlıkta hemen isyan bayrağını kapıp muhatabının üzerine yürüyen o delikanlı, yeri geldiğinde uzlaştırıcı olabiliyordu. Polisle öğrenciler burun buruna gelip de büyük bir çatışma ihtimali belirdiğinde, "Buraya kadar," deyip çekilmesini biliyordu. İyi lider, cesaretle öne atılmasını bildiği gibi, gereğinde durmasını da bilendir.
Mahkeme sürerken Ankara'dan, kendisi de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Adalet Bakanı Hasan Dinçer,nöbetçi savcıyı aramıştı: "Hakime söyle; bu eylemciler mutlaka cezalandırılmalı!" demişti. Nöbetçi savcı duruşma sürerken salona girip hakime, bakanın mesajını iletmişti. Hakim de, "Bakan beye hürmetlerimi ilet; ben kanunları onların beline vuracağım. Hatta onları kışkırtan İsmet Paşa'nın beline vuracağım. Merak etmesin," cevabını vermişti. Genç hukuk öğrencileri, adaletin nasıl siyasetin emrine girdiğini orada gözleriyle gördü.
Hani Attila İlhan onlar için yazdığı şiirde; "Güneşten ışık yontarlardı/Sert adamlardı" diyor ya...Belki eylem içinde sertti abim ama gündelik hayatında cıvıl cıvıl bir insandı. Sıcaklığını, sempatikliğini, şakacılığını hiçbir koşulda, hapishane ortamında bile terk etmemiştir.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.