Acının Tarihi

396 syf.

· Kitabı okudu

8/10 puan verdi

Acıya bir de bu açıdan bakın...

Kitapçı da gezerken gözüme birden ilişivermesi ile birlikte okuma ihtiyacı hissettiğim bir eser. İkincisi de hastalıklarla çok haşır neşir olmuş birisi olarakta okumalıyım dedim. Ne sebep oluyor da insan acı bazen dakikalarca bazen günlerce onun pençesinde bir avcının avını yakalamasœ misali elinden kurtulamıyor. Antik zamanlar olsun, kutsal kitaplar ve diğer kitabı olmayan dinlere kadar bunun üzerine bir çok kişi kafa yormuş bunun hakkında konuşmuş yeri gelmiş risaleler düzeyinde eserler meydana getirmiştir. Özellikle benim dikkatimi çeken İslamiyette ve hristiyanlıkta acının maneviyatını yükselterek daha olgun bir inanca sevkettiği söylenir. Özellikle İslam'da kişinin hasta olması ki burada hastalık(acının) kişinin günahlarına keffaret olacağı ve acı ile yaşamayı öğrenip bundan rahatsızlık duymayıp bir mükâfat gibi karşılayıp sevinci şekline bürünür. Benim de bu konuda hastalıklarımı bu şekilde addettiğim için her zaman sevinç olmasa da sevinmeme teşkil eden bir duruma soktuğudur. Acı ve sabır kardeş gibidir kişiyi olgunlaştır tecrübe sahibi bununla mücadele etmesi gerektiği her daim bilir. Bir de acının bedensel olarak ruh ile bedenin beraber çektiği mı konusu tartışma konusu olmuştur. Burada en ufak bir çizik, iğne batması gibi durumda vücudun buna hızla bir tepki vermesi üzerine vücudun üzerinde ki respektörlerin etkisi ile ilgili önemli çalışmalar yapmışlardır. Herkesin okuyabileceği bir eser değildir. Belli terimler ile ilgili sayfanın altında açıklama yapılmış burada kolaylık sağlanmıştır. Eserin dili kitabın başında olmasa da ortasından itibaren ağırlaşıyor.

Acının TarihiRoselyne Rey · Albaraka Yayınları · 20221 okunma

Mete Hun

Zenginlerin ve Fakirlerin Ağrıları!!!

Tip literatüründe ki teyit edilmiş en eski ağrılar, çoğu zaman zengin ve fazla sağlıklı insanların hastalığı olarak bilinen podagra ya da gut ağrılarıdır. Hatta [bu ağrılar] romatizmadan bir kriter haline getirilimişti: Gut "tabiri caizise tamamen sıcak ülkelere saygı duyar, ne fakir halka ne de göçebe kabilelere ulaşır, ılımlı iklimlerin, medeni ülkelerin ve büyük kentlerin hastalığıdır. Romatizma ise bunun tersine tüm bölgelerde köylü hem tercihen zengin sınıflara yaşayanları hem de kalabalık yerleri etkiler. Biri tercihen saldıran aristokratik bir hastalıktır: iyi yemekler, entelektüel çalışmalar, hareketsizlik bu hastalığa ön ayak olur. Romatizma ise herkesi tehdit eder ve bir tercihi varsa o da zorlu, yorucu bir hayat yaşayan ve karşı koymak için onarıcı bir beslenme kaynağı olmayan mevsimlerin kötü havasına maruz kalan kişilerdir"

Reklam

Mete Hun

Katolik öğretinin temel noktası olan bu fedakârlık muhtemelen Diriliş dogmasına o anlam taşır ama ister fedakarlığa ister ölümden sonraki hayata olan inancı vurgulayalım, bu ilk olay Hristiyanlar için acıya olan ilişkilerinin şeklini değiştirmiştir. Kurtarıcı acı teması, acı çekenin Mesihle yakınlaştığı günahlarının affedilmesi için acısını sunacağı ya da Tanrı'nın sevdiği kişileri denediği düşüncesi gibi bu temalar Kilise literatüründe tekrarlanan konulardır.

Mete Hun

Kısacası kloroformun ve eterin etkisi merkezi sinir sistemi üzerindedir ve sinir merkezlerinin anestezisi, başlangıç noktası etkilenmiş duyumsal sinirlerin duyarlılıklarını ortadan kaldırırken bunun tersi gerçekleşmiyordu, çünkü kloroform, çevresel uçlar ya da sinirlerin gövdesi üzerinde genel bir uyuşma meydana getirecek kadar güçlü değildir..

Mete Hun

İlk Anestezist..

Yaratılışın ayetiyle ("Hamileliğinden kaynaklanan acıları arttracağım: Çocuklarını acı içinde doğuracaksın") ona karşı çıkanlara Yaratılış ta Tanrı'nın Adem'e bir eş vermek için onu uyutup kaburgasından birini aldığını ve eti kapattığını anlatan bölümü örnek vermişti, böylece Tanri'yı, söylendiği gibi, ilk anestezi uzmanı yapmıştı..

Mete Hun

Gerçekler!!!

Bu acı çekme korkusu, birçok hasta ve yaralıyı, cerrahları cellat olmakla suçlamaya ve ne pahasına olursa olsun kesi, dağlama va da ateş kullanımından kaçmaya itmiştir...