Bir sanat eserinin amacı, size sunulduktan sonra hayatınızda bir yere dokunması, bir şeyleri size sorgulatması tabiri caizse sizi biraz sarsmasıdır. Duygu fetişizmi yapan eserimsilerden bahsetmiyorum. Ada benim için tam böyle bir kitap.. Okuyup bitirdikten sonra içinizde içindekilere dair bir şeyler düşünme, yazma, aktarma ihtiyacı oluşturuyor.
Ah bir yalnız kalabilse, sorumlulukları ve bu zincirler olmasa, bu kaya parçasına ve üstüne çöken bu hüzne çivilenmiş olmasa. Zeytin ağacı değil ki kaderin hükmettiği yerden hayatı boyunca hiçbir yere kıpırdamısın. İnsan o ve hiçbir yere kök salmaması lazım.
Sessizce içip şehrin ışıklarına baktı. Işıklar azar azar sönüyordu, tıpkı onun gibi, ama hepsi sönmedi, tıpkı içindekiler gibi. Günün birinde her şeyin daha iyi olacağı umudu onu ayakta tutuyordu.
-"Ben talihimin dönmesini beklemiyorum," dedi gülümseyerek
-"Gerçekten mi?"
-"Gerçekten. Talihliyim zaten."
-"Ne açıdan?"
-"Sen varsın ya. Sen benimlesin ya. Bana bu yeter."
Evet, yalnız kalmak istemiyorum, sensiz kalmak istemiyorum. Sana alıştığım için mi? Yani, evet. Beni biraz şımarttın, ama ben de seni şımarttım, değil mi, doğru söyle?