Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atatürk'ün Ölümündeki Sır Perdesi (Yazılmayan Tarih)

Agoni

Ogün Deli

Agoni Gönderileri

Agoni kitaplarını, Agoni sözleri ve alıntılarını, Agoni yazarlarını, Agoni yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Prof. Dr. Akil Muhtar Özden (1877-1949)
Babasının sözünü tekrarlayıp "Vicdanı karşısında sorumluluktan kurtulabilmek için hekim, daima bilgisini arttırmaya ve dikkatini güçlendirmeye çalışmalıdır." diyerek sorumluluk duygusunu ortaya koyan Prof.Dr.Akil Muhtar Özden, küçüklü büyüklü 264 adet eser verip, "Türk Kodeksi" gibi değerli bir eseri bilim hayatına sokmuş bir insandır.
Sayfa 20
GERÇEK ATATÜRKÇÜLER BU MİLLETİN BAĞRINDA HİÇ BİR ÇIKAR VE MENFAT BESLEMEDEN ATATÜRKE OLAN BAĞLILIKLARINI SÜRDÜRMEKTE VE GÜN GEÇTİKÇE KUVVETLENMEKTELER, BU DA YÜCE TÜRK MİLLETİDİR.
Sayfa 105 - Alter Yayınları
Reklam
Atatürk'ümüz alkolün neden olduğu sirozdan ölmemiştir. Ata'mız Türk milletini kurtarmak ve çağdaş uygarlığa götürmek için cepheden cepheye koşarken iki defa yakalandığı sıtma hastalığının ve tedavisi için kullanılan ilaçların bir komplikasyonu olan halkın sıtma dalağı dediği banti sendromundan ölmüştür. O'na yakışan ölüm budur. Yoksa düşmanlarımızın sözde doktorları tarafından uydurulan alkolik sirozdan ölmemiştir.
Sayfa 87 - Alter Yayınları
Yabancı doktorların kasıtlı yanlış tanısı
Türk milleti Ata'sını sıtmadan kaybetmiştir. Bu onun için daha onurlu bir ölüm nedenidir. Hoş bizim için Ata'mızın ölüm nedeni ne olursa olsun fark etmez ama Atatürk düşmanlarının elinden bu silahı almak zorundayız. Yabancı doktorlar bu tıbbi yanlışları ile yıllar sonra Atatürk düşmanı bazı meczuplara malzeme vermişlerdir. Atatürk'ün hayatında iki defa geçirdiği sıtma, bir kaç kez yüksek ateşle seyreden pnomoni (akciğer iltihabı), sayısız soğuk algınlıkları, bunların tedavisi için kullandığı ilaçlar (ki o zaman ilaçlar çok zehirli idiler), satma ilaçları bu gün bile çok zehirli/yan etkilidirler. Bu ilaçlar ve sıtmanın karaciğeri harap etmesi nedeniyle siroz oluştuğu kesinleşmektedir. Kullandıgı alkol belki bu tablonun oluşmasında yüzde 10-15 oranında katkı yapmış olabilir.
Sayfa 87 - Alter Yayınları
GATA Halk Sağlığı Kürsüsü başkanı Prof.Dr. Necip Berksan
"Atatürk, Kurtuluş Savaşı yıllarında hiç içki içmemiştir. Bu, kendisinin ne kadar ciddi bir devlet adamı olduğunu gösterir. İçki içtiği zaman bile hareketleri ile konuşma düzeni hiç bozulmamış, fikir ve düşüncelerini gayet sağlıklı bir biçimde ortaya koymuştur. Bu gözlemler bırakınız Atatürk'ün siroz olacak kadar içmesini, sarhoş olacak kadar bile içki içmedigini gösterir. Bu gözlemler yazınızdaki görüşlerle tam bir uyuşma halindedir. Yani, Atatürk'ün alkolik sirozdan öldüğü hususu Atatürk'e uygun olmayan bir yakıştırmadır."
Sayfa 87 - Alter Yayınları
Yine Ömer İrdelp'in; "Benim kadar Atatürk'ü uzun zaman yakından observe eden yoktur. Notlarım var. Bunlardan bir gün hatıra yazacağım” diyordu. Maalesef şu tarihe kadar bu gerçekleştirilmemiştir. Yıllarca doktorluk gibi kutsal bir hizmette bulunmuş olan İrdelp, Atatürk'ün vefatından sonra hiçbir şey yazmazken, yazılanlara da engel olmuştur. Bununla da kalınmayıp, post-mortem incelenmeyi de kendilerince çözümlemesi ilginçtir. Oysa ki, ölümle sonuçlanan bir suçun araştırılması eksik kalmaktaydı. Bu durumun farkında olan hükümet ve doktorlar, yangından mal kaçırır gibi Atatürk'ün cesedini kaçırmışlardır.
Sayfa 77 - Alter Yayınları
Reklam
Bahaneye bak. Üstelik bunu söyleyen Ata’nın müdavi doktoru!
Atatürk'ün uzun yıllar doktorluğunu yapmış olan (1923'den 1938'e kadar) Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp bu konu da şunları söylemekte; "... Ölümünden sonra otopsi yapılmasını, hükümetin isteyip istemediğini sorduk. Hükümet istemezse bizce de ihtiyaç yoktur" dedik. Hükümet buna lüzum görmedi. Yapılırsa bir dedikodu çıkardı. Büyük adamın ölümünden sonra lüzumsuz dedikoduya mahal vermek istemedik."
Sayfa 76 - Alter Yayınları
Atatürk'e biopsi yapılmadığı gibi, otopsi de yapılmamıştır. O halde sirozu alkole bağlama, tamamen, siroz konusundaki genel bilgiden ve Atatürk'ün alkol almasından yola çıkılarak yapılan varsayımdan kaynaklanmaktadır. Yani tıbbi bir sonuç değildir, bu durum sadece gerekli tibbi tahliller yapılmadan varılan bir sanıdır. Bilimsel bir değeri yoktur.
Sayfa 76 - Alter Yayınları
Ölümün alkolle ilişkilendirilmesi yaygın kanı haline gelmiştir. Oysa bugün, tıbbın ulaştığı düzey içinde, konunun uzmanları, biopsi yapılmadan böyle bir kanıya varılamayacağı görüşündedirler.
Sayfa 76 - Alter Yayınları
Dr. Akil Muhtar Özden'in Bedi Şehsuvaroğlu'na verdiği notları arasında, “Atatürk'ün tedavisi amacıyla kullanılan civalı diüretiklerin; onun nasıl mutlak bir sona doğru gittiğinin ibret belgesidir.”
Sayfa 58 - Alter Yayınları
Reklam
Hakikaten saçma şekilde bir teşhis konulmuş
"Bu nedir doktor? Son zamanlarda sık sık oram buram böylece kabarıyor." Dedi. Doktor eğilerek baktı ve sonra; "Karınca Efendimiz... Bunlar karınca ısırmasıdır" diye cevap verdi. Doktor bu teşhisi ile Atatürk'ün etrafında bulunanlarıda etkilemişti. Onlar da kaşıntıyı hissetmeye başladılar..." Bu sırada suçlanan karıncalar arandı ve bir tanesi de bulundu. Atatürk tekrar sordu; "Ben geceleri kaşınıyorum, karınca yatak odama kadar çıkar mı?" Doktor kendisine "Evet" cevabını verdi. Dr. Asım Arar da anılarında; "1937 Ekim ayında Atatürk, İstanbul ve Yalova'da iken bir gün, Cumhurbaşkanlığı özel kalem müdürü Süreyya Anderiman bana telefon ederek köşkü karınca bastığını, Atatürk'ün kaşıntıdan şikâyetçi olduğunu ve bir çare bulunulmasını istedir." Hakikaten Köşkte et yiyen cinsten küçük kırmızı karıncaların bulunduğu tespit edildi. Ne ilginçtir ki bu karıncalar sadece Atatürk'e musallat olmuştur. Yok, böyle bir saçmalık.
Sayfa 52 - Alter Yayınları
"Atatürk'ün gezilerinde arkasında her zaman yaverleri olduğunu bildiği halde, tabancasını eksik etmediği ve üzerine almadan dışarı adım atmadığını çok iyi hatırlarım."
Sayfa 10 - Alter Yayınları
"Atatürk, maiyetindekilere fazla güven gösterir gibi olmasına rağmen her zaman tetikte ve uyanık kalmasını bilmiştir. Ankara ve İstanbul içindeki gezilerinde olsun, yurt içi gezilerinde olsun kendini korumak için alınan tedbirlere güvenmeyip, her zaman dikkatli davranmıştır."
Sayfa 10 - Alter Yayınları
Gerekli araştırmaların yeteri kadar halka indirgenmemesi Atatürk ve düşünce dünyasında boşluklar oluştururken, bir taraftan da hakkında asılsız haberler oluşturmak suretiyle (bu boşluğu fırsat bilenlerce) manevi şahsiyeti yıpratılmaya çalışılmaktadır. Bu durum aslında üzerinde yaşamaktan büyük mutluluk duyduğumuz biricik ülkemizi sömürü haline getirmeyi planlayan, kökleri içerde ve dışarıda bulunan örgüt ve devletlerin, planlı ve programlı çalışmalarından oluşmaktadır.
Sayfa 7 - Alter Yayınları
22 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.