Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ah Şu Biz Karabıyıklı Türkler

Demirtaş Ceyhun

Ah Şu Biz Karabıyıklı Türkler Gönderileri

Ah Şu Biz Karabıyıklı Türkler kitaplarını, Ah Şu Biz Karabıyıklı Türkler sözleri ve alıntılarını, Ah Şu Biz Karabıyıklı Türkler yazarlarını, Ah Şu Biz Karabıyıklı Türkler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hoca Sadettin Efendi, gene o olayları anlatırken;
"Yörgüç Paşa, bir Türkmen getirene bir, Türkmenin kellesini getirene de yine bir kaftan adamış, bunu da tekrarlarla duyurmuştu. Bu yolla da Türkmenlerden pek çok kimseyi temizlemiş oldu. O tarihten sonra Türkmen eşkiyası başsız ve güçsüz kaldı." diye yazmaktadır.
Sayfa 70 - E YayınlarıKitabı okudu
Bir Türkmeni veya kellesini getirene Yörgüç Paşa'dan bir kaftan.
Hoca Sadeddin Efendi: "Yörgüç Paşa, bir Türkmen getirene bir Türkmen kellesi getirene de yine bir kaftan adamış, bunu da tellallarla duyurmuştu. Bu yolla da Türkmenlerden pek çok kimseyi temizlemiş oldu. O tarihten sonra Türkmen eşkiyası başsız ve güçsüz kaldı" diye yazmaktadır.
Sayfa 70 - E YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Göçebelik ve eşi benzeri olmayan 'Tanrı misfirliği' kavramı...
Kimilerince hala ısrarla insanlığın kültürsüz ve uygarlık dışı toplumsal aşamaları olarak öne sürülen şu göçebeliğin de aslında kendine özgü ne tür bir kültüre ve uygarlığa sahip olduğunu göstermek için şu iki temel veriden başka delil aramaya gerek var mı Allah aşkına; Göçebeleğimizin kültürel ürünü misafirperverliğimiz ve bir başka bilde daha benzeri olmayan bize özgü "Tanrı misafirliği" kavramı şu dehşet konukseverliğimiz! Yetmez mi?..
Sayfa 267 - E YayınlarıKitabı okudu
1920'de İstanbul'a sığınan Alexis Tchebycheff'in anılarından
Kırım kıyıları Romalı askerlerden canlarını kurtarmaya çalışan Hıristiyanlarla doluydu sanki. Çar Nikola'nın ünlü Beyaz Ordu'su tümüyle parçalanmış, subaylarla erler, soylu hanımefendilerle genelev kadınları birbirine karışmıştı. Kızıl Ordu Kafkasya'yı da almış, Kırmı kuşatmıştı Sivastopal'a ulaşması an meselesiydi. Bolşevikler özellikle Beyaz Ordu mensuplarına acımasızca davranıyor, gördükleri yerde kılıçtan geçiriyorlardı. General Wrangel'in kaçmak üzere olduğu haberleri de Kızıl Ordu komutanlarını büsbütün galeyana getirmişti. Tek çare, kapağı bir an önce gemilere atmakta yatıyordu.
Sayfa 261 - E YayınlarıKitabı okudu
Prof. Fritz Neumark'a göre Hitler Almanya'da Ari ırktan olmamak
"Hristiyanlığa geçmiş olmak da iktidarın yeni sahiplerinin aldıkları işten çıkarma kararlarında herhangi bir anlam taşımıyordu. Bunun ötesinde birçok Yahudi olmayan profesör ve sanatçı 'ari ırkına mensup olmayan' eşlerinden ayrılmak istemediklerinden, ya işten çıkarılmışlardır ya da çıkarılmakla tehdit edilmişlerdir. Almanya'daki yerlerini korumak veya tekrar elde etmek vaadi ile 'ari' olmayan karı veya kocalarından boşanmaları için az gayret sarf edilmedi. Fakat bu gayretler çoğunlukla başarısız kalmıştır. Burada, derin bir memnuniyet ve şükranla, 'ari olan eşimin hiçbir zaman venden ayrılmayı düşünmediğini, hiç tereddüt etmeden geleceğe yönelik endişeleri benimle paylaşarak iki çocuğumuzla birlikte 'göç denilen sonu belirsiz yol'a benimle beraber çıktığını vurgulamak isterim."
Sayfa 231 - E YayınlarıKitabı okudu
Göçebe toplumlar kaba ve kültürsüz sürüler midir?
Göçebe toplumlar ne kültürsüz topluluklardır, ne de uygarlıktan nasipsiz insan sürüleri... Elbette göçebelerin de kendinlerine özgü bir kültürleri, bir uygarlıkları vardır, bu nasıl inkar edilebilir? Üstelik toplumların en dinamik aşaması da göçebelik dönemidir. Çünkü, hep tetikte yaşamak zorundadır göçebe insan. Çünkü, tek yasa doğadır onun için...
Sayfa 216 - E YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İç çamaşırına aşık bir millet - Türkler
PİAR'ın araştırmalarına göre (1992) 15 yaşın üstündeki erkeklerimizin %67'si bıyıklıdır. Kadınlarımızın da %60'ı bıyıklı erkekleri beğenmektedir. Gene, halkımızın temizliğe de aşırı bir düşkünlüğü yoktur. Gerçekten, "Bir giydi mi donu, vanilyayı kolay kolay çıkarmayan, iç çamaşırına aşık" kişilerdir sanki insanlarımız. "Haftada bir yıkandığını söyleyenler dahi nüfusun yarısını da bulmamaktadır ve %46'dır. Bunlardan %11'i de hamama gitmektedir. Sık yıkanılmadığı için, sık çamaşırda değiştirilmemektedir ve haftada bir çamaşır değiştirenlerin sayısı 100 kişi de 28 kişiyi geçmemektedir.
Sayfa 212 - E YayınlarıKitabı okudu
Hitlerci anlayışın andı...
Bilindiği gibi, ilkokullarımızda çocuklara hala sabah akşam, bağırta çağırta, galiba CHP tek parti iktidarının 1940'lardaki gizli Hitlerci döneminden kalma, "Türküm, Doğruyum, Çalışkanım, Yasam; Yurdumu, Ulusumu, Özümden Çok Sevmektir. Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun!" filan gibisinden yurt, ulus, ülkü, devlet ve benzeri kavramları kutsallaştıran, çağdışı, ırkçı bir and içirilmektedir.
Sayfa 211 - E YayınlarıKitabı okudu
CHP'nin kurduğu Aydınlar Dikdatörlüğü rejimi
Demokrat Parti döneminde tıpkı CHP tek parti dönemindeki CHP görünümlü "Aydınlar diktatörlüğü" gibi, DP görünümlü bir "Reaya diktatörlüğü" kurmuşlardır. Bu reaya diktatörlüğü 27 Mayıs 1960'daki aydınlar hareketiyle bir süre için kesintiye uğramışsa da daha sonraları AP, 12 Mart, Milliyetçi Cephe, 12 Eylül, ANAP, gibi görünümler altında egemenliğini bugüne dek sürdürmüştür.
Sayfa 206 - E YayınlarıKitabı okudu
Siyasetçi ve halk demokrasi istiyor mu?
Zaten bu insanların da kentlere "taşı toprağı altın" diyerek geldikleri bilinmektedir. Bu nedenle demokrasi ve özgürlük gibi şeylerin de onlar açısından kentin altın olan taşının toprağının, hazine arazisinin yağma edilmesine imkan vermekten, destek olmaktan başka bir anlamı yoktur. Yağma özgürlüğünün ise, her zaman zorbalığa ihtiyaç duyacağı için, demokrasiyle filan bağdaşması şöyle dursun, tam aksine diktatörlüğü gerek kılması kaçınılmazdır.
Sayfa 205 - E YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Siyasetçinin halk katındaki itibarı...
İlk sıralar Hacıağa, Sarı çizmeli, Çarıklı ve benzeri gibi sadece köylülüklerini vurgulayan sıfat ve adlarla tanımladıkları bu yeni politikacıları zamanla biraz daha yakından tanıdıkça gülmece yazarlarımız ve çizerlerimiz de ne yapacaklarını şaşırmışlar, Zübük, Zühtü, Kıro, Keko, Zonta, Maganda, Maço gibi her gün yeni bir ad uydurmaya başlamışlardır.
Sayfa 205 - E YayınlarıKitabı okudu
Cumhuriyeti kuranların aklında demokrasi var mıydı?
Cumhuriyetin kurucularının 1946'da birden fazla partili sisteme geçerken Anadolu'daki yığınların da özgürlüklerine ve demokratik haklarına kavuşmalarını amaçladıklarını söyleyebilmek imkansızdır. Hatta yasaklara bakılırsa tam karşıtını düşünmüş olmaları bile söz konusudur... ...Ayrıca çok partili sisteme geçme kararının da dış baskılar yüzünden verildiğinden hiç kuşku duyulmamalıdır.
Sayfa 204 - E YayınlarıKitabı okudu
Fatih'in fethinden 500 yıl sonra İstanbul'un işgali...
1950'lerde Menderes önce Rumeli'den gelen göçmen Türklerin İstanbul'a Taşlıtarlaya, Yenibosna'ya, Sefaköy'e yerleşmelerine izin verince, Anadolu'da tetikte bekleyen göçebe kökenli Türkler hurra deyip akın akın İstanbul'a hücum etmişler ve bir anda işgal edip gecekondularla kenti çepeçevre kuşatmışlardır. Ucuz politikalar peşinde koşan Menderes oy uğruna, bu işgale engel olmak şöyle dursun, dolaylı destek bile vermiştir.
Sayfa 182 - E YayınlarıKitabı okudu
Lumpenler - Ne kentli, ne köylü yeni tipler.
1950'lerde İstanbul'u bile birkaç yıl içinde işgal edip, isterse bir gecede dahi yakıp yıkabilenlerle 'bugünün lumpeni' dediğimiz, açıkgöz, dalgacı, tembel, kolay köşe dönme meraklısı, 'ne kentli ne köylü' bu yeni insan arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisi de Osmanlı'nın yüzyıllar boyu köylerde zorla oturttuğu 'gönülsüz toprak işçileri' veya 'zoraki toprak işçileri' diyebileceğimiz göçebe Oğuzların torunları reayalardır. Bu nedenle onlara gecekonduların yarattığı yeni tür lumperler demek yerine, belki de gecekondular da iyice yozlaşmış reayalar demek, bilimsel olarak daha doğru bir yaklaşımdır.
Sayfa 182 - E YayınlarıKitabı okudu
Kemalist dayatmalar ne kadar etkili oldu?
"Türküm... Doğruyum..." gibisinden andlarla zorla ezberletilen manzumelerle, zorla oynatılan müsamerelerle, çok çok birkaç yüz bin dolaylarında olması gereken orta öğrenimi bitirmiş insana belki de bir bilinç verilmiştir... Ama, "Orada bir köy var uzakta, gitsek de gitmesek de, o köy bizim köyümüzdür" diye manzumeler döktürdüğümüz Anadolu'nun kuş uçmaz kervan geçmez ıssız köşelerinde yüz yıllardır sığınmış kalmış yığınlarla, bir bilinçlendirme ulusal bilinç filan şöyle dursun, şuncacık bir iletişim kurulabilmiş midir acaba?
Sayfa 156 - E YayınlarıKitabı okudu
118 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.