Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahlak-ı Alai ve Devlet Ahlakı

Kınalızade Ali Efendi

En Eski Ahlak-ı Alai ve Devlet Ahlakı Gönderileri

En Eski Ahlak-ı Alai ve Devlet Ahlakı kitaplarını, en eski Ahlak-ı Alai ve Devlet Ahlakı sözleri ve alıntılarını, en eski Ahlak-ı Alai ve Devlet Ahlakı yazarlarını, en eski Ahlak-ı Alai ve Devlet Ahlakı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Kurdu terbiye etmeye uğraşmak nefse beyhude azap vermektir." sözü, daha çok, kötü huyların uzun zaman esiri olan kişilerden bunları söküp atmanın güçlüğünü anlatmak için söylenmişlerdir. Gerçekten de istidatlar müsavi olmadığı için, huyun değişmesi hususunda, her insandan aynı sonuç alınamaz. Fakat terbiye yoluyla -uzun yıllar yer etse de- kişi birazcık olsun iyi ahlâka doğru adım atabilir. Yukarıdaki sözü hareket noktası yaparak ahlâk ilminden kurt misali kişiler için faydalanılamayacağından bahsedenlere karşı İslâm ahlâkçıları şöyle cevap vermişlerdir: "Hangi şerir olursa olsun, terbiye ve siyaset gördükçe fena huyunu tamamen bırakmasa bile zarar ve şerrinin eksilip azalacağı aşikârdır. Şerrin azalacağı fayda değil midir ki, bu ilimle uğraşmak beyhude sayılabilsin?"
"Eğer huyun değişmesine imkânsız gözüyle bakılıp insan ruhunun terbiyesi ve kişilerin eğitilmesine tembellik gösterilse ya da ihmal edilse, o zaman herkes kendi tabiatına yerleşmiş olan huyla baş başa kalırdı. Halkın çoğu noksanlık ve kötülüğün içinde fısk ve fesada esir olur, kimi de gazap ve inada müptela olurdu. Cemiyet, hırs ve açgözlülüğe düşüp, bir zümre kibre, bir zümre zillete (küçüklüğe) yuvarlanırdı. Fakat Rahman ve Rahim olan Allah istedi ki bazı nefisler bu tehlikelerden uzaklaşsın ve kendi katında makbul olan has kullar zümresine yükselsin! Şüphesiz bunun için de terbiyeciler ve muallimler ihsan eyledi."
Reklam
Hurma ağacı;
"İradi his ve hareketin eserleri onda mevcuttur. Bu ağaçlardan kimi erkek, kimi dişidir. Erkek dişiye doğru meyledici ve harekete hazırdır. Erkekten tohum ve nutfe gibi bir şey dişiye ulaşmayınca dişide meyve meydana gelmez. Bilenlerden nakledildiğine göre, bazı hurma ağaçları bizzat kendileri diğer bir tip ağacı seçerek ona meyleder ve tohum yoluyla meyveye sebep olur. Bu bir aşk eseridir ki, hayvanlarda yaygındır, meşhurdur. Hurma ağacının başında beyaz bir şey vardır ki ona "ceman” derler. Bu, hayvanlarda bulunan yüreğin yerini tutar. Tabiatındaki hararetin membaıdır. Ona bir felaket gelirse ya da suda boğulup giderse, bu durumda hurma ağacı helak olur."
"Sanatlı bir eser, sanatkârı icab eder."
"Arının altıgen (altı köşeli) olarak yaptığı evlerin köşe ve derinlik ölçüleri birbirinin aynıdır, değişmez. Evini altıgen olarak yapmanın hikmeti şudur: Daire her ne kadar altıgenden daha geniş ise de, eğer arı evini daire şeklinde yapıp üst üste yığıp toplasaydı, birçok daireler yan yana, üst üste konurken aralarında sürekli boşluk kalırdı ve yer kaybı olurdu. Halbuki yan yana ve üst üste konulan altıgenlerin aralarında hiç boşluk kalmaz ve yer kaybı olmaz. Eğer dörtgen (dört köşeli) olsaydı, dörtgenler toplanınca aralarında boşluk kalmazdı. Ama dörtgen altıgenden daha dardır, az şeyi içine alır. Hem geniş olmak, hem de toplanınca aralarında boşluk kalmamak, ancak altıgende düşünülebilir. Başka bir şekilde tasavvur olamaz. Bu inceliği hisseden, bu ölçü içinde evini yapan arıya matematik-geometri bilginleri hayret etmişler, onun sanatkârâne işleyişini ifadeden aciz kalmışlardır. İlimden yoksun bir hayvan bu inceliği nasıl mülahaza eyler? Anlaşılıyor ki, bu hayvancağıza bu inceliği, sanatkarlığı ilham eden, her şeyin düzenleyicisi ulu Allah'tır. Alemdeki çeşit çeşit varlıklara mümkün olan olgunlaşmayı lütfetmiş, lütfettiği şeyler de arzu ettiği gayeye uygun ve ezeli iradesine muvafık olarak dünya hayatında meydana gelmiştir."
"Bazı âlimler ulû-l azm peygamberlerin adetlerini bir beyitte toplamışlardı. Ben de bunu şöyle dile getirmiştim: "Ulu'l-azm Nûhun ve'l-halilu'bn-i Azer Ve Mûsâ ve İsâ ve habîbu Muhammed Salâtun salevâtun min melik-i muheymin Alâ ervâhıhim fî külli yevmin tucedded"
"Sebat: Öyle bir huydur ki, bununla insan, kemale götüren prensip, bilgi ve davranışlara sahip olabilmek için şuurlu bir azim ve gayretle her güçlüğe tahammül etmeyi öğrenir. Nefsini bu yolda terbiye eden insan, hayırlı bir gayeye ulaşmak için vardığı karardan dönmez. Hiçbir zevk, hiçbir basit heyecan ya da menfaat, sebat sahibini isabetle çıktığı yoldan geri çeviremez. Amir olsun, memur olsun, esnaf olsun, talebe olsun sebat sahibi bir insanın verdiği karar, etrafındakiler üzerinde emniyet telkin eder. İnsan, ruhunu bu meziyet yolunda terbiye etmeye çalışmalıdır."
Reklam
"Hilm: Gazabın bir hışım gibi insan nefsine hücum ettiği zaman, cezalandırmaya ve intikam almaya gücü yettiği hâl, bu fikirden vazgeçip itidale dönmektir. İntikam almak kuvvetli zamana has olduğundan, acizken halim görünüp de kuvvetlenince şiddetli ve gazaplı görünen ki şilere halim kimseler denilemez. Bununla beraber hilm-i hımârî denilen hakkını müdafaadan da aciz kalmaz, dinimizde caiz görülen bir tutum değildir. Çünkü gazap kalp kanının galeyanı zamanında nefiste vücuda gelen değişiklikten doğan özel bir durumdur ki, haksız yere yapılırsa bu bir hatadır, nedamete sebep olur. Ama vahy-i ilâhînin, sadık haber ve akl-ı selimin imkân verdiği gazap ise memduhtur, övülen bir harekettir. Bilhassa mukaddesatın, dinî ve millî mefkurelerin müdafaası uğrunda omuzlanan vakurâne mücadele ve mücahede hilim denilen fazilete zıt düşmez. Şu katidir ki, toplumu sevk ve idare mevkiinde bulunan kadroların bu fazileti çok iyi bilmeleri ve nefslerini bu yolda terbiye etmeleri mevkilerinin bir icabıdır. Şunu da unutmamak gerekir ki, hilimde itidali muhafazaya dikkat etmek çok ehemmiyetli bir noktadır. Çünkü bunun ifratı hiddet, gazap ve azgınlık olduğu gibi tefriti de zillet ve meskenettir."
"Mürüvvet: Başkalarına çok ihsan etmekle, kalpleri yaralı, ellerinden tutulması gereken kişilere yardım etmekle nefsi süslemek ve insanlara bir faydayı ulaştırmak hususunda dikkatli ve tertipli olmaktır. Açıkça yapılmasından utanılacak bir şeyi yalnızken de yapmamak mürüvvet duygusunun eserindendir. Kendisine yapılan bir iyiliği unutmayıp fırsatını bulunca karşılığında iyilik yapmaya çalışmak da mürüvvet eseridir. Bunun aksi "nâmertlik"tir. Nâmert insan fırsat olduğu hâl kendisine muhtaç olanlara iyilik etmez. Ve muhtaçların sıkıntılarına seyirci kalır."
"Sadakat garazdan, menfaatlerden sıyrılmış saf ve halis dostluktur. İnsanlar arasında meşhur olan sadakat, daima din, devlet ve milletine dostlarına, akraba ve komşularına sözle ve işle hayır ulaştırma arzusudur. Ahlâkçılar bunu toprağa ekilmiş bir tohuma benzetirler ki, o toprak altında ne kadar kalsa, eğer Allah tarafından bir afet gelmezse, muhakkak yeşerir. Sadakat da böyledir. Bu fazilete sahip olan kişiler mutlaka bunun semeresini görürler."
"Malik bin Dinar Hazretleri diyor ki: "Diğerinde olan vasıflardan birinde iştirak etmedikçe iki kimse arasında ülfet mümkün değildir. İnsanlar, kuşlar gibidir. Aralarında bir münasebet olmadıkça, iki ayrı çeşit kuş bir arada uçmaz. Bir karga ile bir güvercinin ülfet ve ünsiyetlerini görünce şaşmışlar. Yürümeye başlayınca ikisinin de topalladığını görmüşler ve ülfet sebebinin müşterek topallık olduğunu anlamışlar."
375 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.