Ahmak, adeta sinsi bir örümcek gibi ağlarını örmüş kapının ardında bekliyordu. Avının, kıvrıla kıvrıla ipten yere inmesiyle onu fena halde haklayacaktı! Odasında, aynanın önünde duran bıçağın sapından küçük hamleler halinde parmak uçlarıyla tutarak sessizce eline aldı. Ahşap saplı, bir karış kadar boyu olan bıçak, ahmağın durduğu yere çok yakındı. Hareket etmesine bile gerek kalmamıştı. Tavşan kadar sessiz, heykel kadar da hareketsiz bir şekilde ayaklarını dahi oynatmadan, eline aldığı bıçağı avucunun içine güzelce yerleştirdi. Bir yandan gözü hırsız sandığı komşunun üzerindeydi. Onu bir saniye bile gözünden ayırmıyordu.