Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

AİHM'de Türkiye: İfade Özgürlüğü Davalarının Antropolojik İncelemesi (1987-2011)

Ferzan Durul

AİHM'de Türkiye: İfade Özgürlüğü Davalarının Antropolojik İncelemesi (1987-2011) Gönderileri

AİHM'de Türkiye: İfade Özgürlüğü Davalarının Antropolojik İncelemesi (1987-2011) kitaplarını, AİHM'de Türkiye: İfade Özgürlüğü Davalarının Antropolojik İncelemesi (1987-2011) sözleri ve alıntılarını, AİHM'de Türkiye: İfade Özgürlüğü Davalarının Antropolojik İncelemesi (1987-2011) yazarlarını, AİHM'de Türkiye: İfade Özgürlüğü Davalarının Antropolojik İncelemesi (1987-2011) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
tam bu noktada "neden vergi veriyoruz" diye sormaya başlayabilirsin.
"bu tazminatları niye devlet ödüyor o paralar vatandaşın vergileri ile ödeniyor niye hatalı kararlarından dolayı hakimler, savcılar, yargıçlar ödemiyor? Bak ödemesin de, nasıl oluyormuş? O zaman bak, nasıl düşüne düşüne davranırlar" ( T.B. ile 29 Mart tarihinde gerçekleştirilen görüşme)
"ben öğrenciyken yargılanıyorum hatta yazmadığım bir yazıdan... Neyse, Ağır Ceza'da yaşlı bir hakim vardı, onu hiç unutamıyorum..." dedi. Anlatımın tam burasında gözleri dolduğu halde, yine de tebessümle "yani beni düşünen birilerinin olduğunu söylüyorum" derken anlatmaya devam etti: " O çok acıyordu bana, öğrenciyim diye. Sınava gireceğim ama mahkemede bekletiliyoruz. O hep öne alırdı beni, 'işimiz bitsin de sınava yetişecek çocuk' derdi. O hep avukatlara 'yahu şu kızcağıza bir isim verin de; cezası insin' derdi. Çünkü yazıyı yazanın ismini verirseniz cezanız 6 ay oluyor, eğer ismini vermezseniz de, onun 3 katına çıkıyordu. Düşünebiliyor musun? (...)"
Reklam
Yine zirvelere oynamışız.
Buna göre; AİHM'nde 1987-2011 yılları arasında Türkiye aleyhine sonuçlanan dava sayısı 207'dir. Aynı yıllar arasında, AİHM'nin ifade özgürlüğü bağlamında sonuçlandırdığı toplam dava sayısının 479 olduğunu düşünecek olursak; neredeyse yarısının Türkiye davalarının olduğunu söyleyebiliriz.
AİHM'de ifade özgürlüğüne aynı anlamı yükleyerek, devlete ya da nüfusun bir bölümüne hoş gelmeyen, rahatsız eden ifadelerin dahi, ifade özgürlüğü bağlamında korunmasının gerekli olduğunu, kararlarında defalarca vurgulamıştır. Böylece hoşgörü zemininde, çoğulcu bir demokratik yapılanmanın oluşabileceği inancı da dile getirilmiştir. AİHM'nin bu doğrultudaki görüşlerini, Mahkeme kararlarında yer alan hakimlerin, mutabakat şerhinde bulmak mümkündür. Buna göre Sürek ve Özdemir davasında Hakim Palm, Fishback, Casedevall ve Greve'in mutabakat şerhi, Mahkeme'nin İfade Özgürlüğü konusundaki felsefesini teyit etmektedir. Buna göre: "Elbette ki; söz konusu dil çok sert, hatta şiddetli olabilir. Ancak demokrasilerde Mahkeme'nin vurguladığı gibi, savaşı ima eden kelimeler dahi 10. madde altında korumaya alınabilir." diyerek, ifade özgürlüğünün genişletilebilmesinin altı çizilmiş ve her koşulda güvence altına alınmıştır.
bireysel başvuru
(...) eğer başvuru; - İsimsiz ve imzasız ise, - Söz konusu başvuru daha önce AİHM tarafından incelenmiş bir konu ile aynı ise ve herhangi bir yeni bilgi içermiyorsa, - Şikayetin Sözleşme'ye taraf olan bir ülkeye yöneltilmiş değilse - Önemli bir zararın varlığı söz konusu değil ise başvuru kabul edilmez. Tam da bu noktada, 2006-2011 yılları arasındaki Türkiye başvurularının kabul edilebilirlik açısından yüzdesine bakacak olursak çıkan tablo oldukça ilginçtir. Yukarıda belirtilen nedenlerden ötürü karar oranı ile kabul edilemez başvuruların oranı arasında büyük bir fark bulunmaktadır. Bu durum aslında pek çok nedene bağlıyken, süreçte yer alan avukatların öne sürdüğü neden, ağırlıklı olarak başvuruların şekil şartının yerine getirilememesidir. AİHM'nin 2011 yılı Raporu'nda belirtilen net sayılara bakılacak olursa: - 2010 yılında toplam başvuru sayısı 42.182 iken; bu başvuruların 38.575'i kabul edilemez olarak değerlendirilmiş ve liste dışı bırakılmıştır. - 2011 yılında ise toplam 52.188 olan başvuru sayısının 50.677'si kabul edilemez olarak değerlendirilmiş ya da liste dışı bırakılmıştır. Bu sayılara göre kabul edilemez başvuru sayısı, 2011'de %31 artmıştır.
Şekil şartından dava kaybetmek= avukatım ama ya acemiyim ya da cahil.Kitabı okudu
Dünyada olup bitenlere bakılırsa, pek suçsuz görünmüyor kavramlar... Tehlikeli olmalarından biz sorumluyuz, yarattıkları sonuçlardan olduğumuz gibi... Bir kavram ne zaman tehlikeli olur? İçeriği bulanık olduğu halde, herkes bu kavramı bildiğini sanınca. Korkarım, İnsan Hakları tehlikeli bir kavram olmuştur bile.
İonna KuçuradiKitabı okudu
Reklam
Mesela bir işkence olayı. Bir işkence olayında bir yanda işkence eden var, bir yanda işkence edilen var. İşkence varsa, burada devlet bir şekilde sorumludur. İşkence edenin arkasında devlet yapısını görüyoruz. Arkadaşım Douglas'ın son zamanlardaki sosyolojik araştırmalara dayanarak yaptığı şu: "Bu aslında bu kadar basit bir manzara değil." diyor. Ortada bir işkence olayı olacak, biz protesto edeceğiz, devlet şunu diyecek, işkence olayı ortadan kalkacak ya da kalkmayacak. İşkence edenin kurumu var, polis kurumu var, devlet yapısı bunun karmaşıklığı, yargı vs. vs. Bu olayla; dolaylı, yarı dolaylı ilişkisi olabilecek odakları çoğaltmaya başlıyor. İşkence edilen açısından ise, ailesi var, bir örgüt üyesi olduğundan dolayı işkence görüyorsa; bir örgüt var, baro var, hukuk vs. var. Birdenbire merkezde iki, uçlarda da iki odak görürken, yirmi otuz odak çıkıyor.
Murat BelgeKitabı okudu