Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Akışkan Korku

Zygmunt Bauman

Akışkan Korku Gönderileri

Akışkan Korku kitaplarını, Akışkan Korku sözleri ve alıntılarını, Akışkan Korku yazarlarını, Akışkan Korku yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Milan Kundera'nın Les Testaments trahis'inde işaret ettiği gibi, yaşam ortamlarımız hiçbir şey göremeyip hareket edemediğimiz tam bir karanlığa değil, sise bürünmüştür: "Siste kişi özgürdür ama bu sisteki birinin özgürlüğüdür", otuz, kırk yarda ilerisini görebiliriz, yürüdüğümüz yol boyundaki güzel ağaçlara hayran olabiliriz, gelip geçenleri fark edebilir ve hareketlerine tepki gösterebiliriz, başkalarına çarpmaktan kaçınabilir ve öndeki bir taşın ya da çukurun etrafından dolanabiliriz ama daha ilerideki bir geçidi ya da birkaç yüz yarda uzakta ama bize doğru yüksek hızla gelen bir arabayı zor görebiliriz. Bunları "siste yaşamaya" ve "kesinlik" hedeflerimize ve önlemsel çaba- larımızı görünen, bilinen ve yakın tehlikelere, tahmin edilebilir ve ihtimalleri hesaplanabilir hedeflere odaklanmaya bağlı kalarak söyleyebiliriz; oysa en dehşetli ve korkunç tehlikeler tam da tahmin edilmesi imkânsız ya da dayanılmaz şekilde zor olanlar, tahmin edilmemiş ve büyük olasılıkla tahmin edilemez olanlardır.
Sayfa 19 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Krediye bağlı yaşıyoruz: Geçmiş hiçbir nesil bireysel ve toplu olarak bizim kadar ağır borç içinde değildi (devlet bütçeleri- nin işi defterleri dengelemekti; bugünlerde "iyi bütçe" gelirin üstünde harcama fazlasını geçen yılın seviyesinde tutandır). Krediye dayalı yaşamanın kendi faydacı keyifleri vardır: Haz neden geciktirilsin? Gelecek mutluluğun tadına burada ve şimdi varabiliyorsanız niçin beklenilsin? Kabul edilmelidir ki gelecek kontrolün dışındadır. Fakat kredi kartı o can sıkıcı biçimde yakalanması zor olan geleceği sihirli bir şekilde doğruca kuca- ğınıza getirir. Hâlâ tüketecek bir şey kalmışken geleceği tabiri caizse önceden tüketebilirsiniz. Bu, reklamlara inanırsanız açık yararı tamamen faydacı bir şekide keyif vermek olan krediye dayalı yaşamın gizli cazibesi olarak görünmektedir. Gelecek olabileceğinden kuşkulandığınız kadar kötü olarak tasarlan- mışsa hâlâ taze ve bozulmamış olan onu, felaket vurmadan ve geleceğin o felaketin ne kadar kötü olabileceğini size gösterme şansı olmadan, şimdi tüketebilirsiniz.
Sayfa 16 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Demokrasi insanların geleceğe olan inanç ve eylem yapa­bilme yeteneklerine olan iyimser özgüven sermayesini kulla­nır, sosyal devlet de tarihsel olarak bu güveni tarihin büyük bölümünde toplumun, bu güvenin erişiminin dışında kaldığı kesimlerine götürmekte yararlı olmuştur; sosyal devlet özgü­veni ve daha iyi bir geleceğe ulaşmaya olan itimadı devletin tüm yurttaşlarının ortak mülkiyeti haline getirmiştir. Kişisel emniyet devletiyse tersine, güven ve itimadın iki baş düşmanı olan korku ve belirsizliği kullanmakta ve her kurum gibi kendi gıda kaynaklarını çoğaltmak, ayrıca plantasyona dönüştüre­ bileceği yeni ve şimdiye kadar bakir olan toprakları sömürge­leştirmek için kazanılmış haklar oluşturmaktadır. Dolayısıyla demokrasinin temellerine zarar vermektedir.
Küreselleşmenin asıl gerçeği ulus devlet yurttaşlarının ekonomik durumunun o devletin yasalarının kontrolü ötesine geçmiş olması­dır ... Artık bütün önemli ekonomik kararları veren ve bunu herhan­gi bir ülkenin mevzuatından tamamen bağımsız ve oy verenlerin iradesi fevkinde [ a fortiori] yapan küresel bir üstsınıf a sahibiz ... Küresel bir kurumun olmayışı süper zenginlerin kendilerininki dışında herhangi bir çıkar düşüncesi olmadan çalışabilmesi anlamı­na gelir. Gerçekten küresel, gerçekten uluslararası olan yalnızca iki toplumsal grupla karşı karşıya kalma tehlikesi içindeyiz: Süper zenginler ve entelektüeller, yani süper zengin kozmopolit dostlarının yaptığı zararların ölçülmesine adanmış uluslararası konferanslara katılan insanlar.
İnsanlık bir yol ayrımıyla tarihin herhangi bir zamanında olduğundan daha fazla karşı karşıyadır. Bir yol çaresizliğe ve kesin umutsızluğa götürmektedir. Diğeri ise topyekûn yok oluşa. Doğru seçim yapma akıllılığına sahip olmak için dua edelim... Woody Allen
Varoluşsal ürpertiler tarihin tümünde yaşam uğraşlarının sürdürüldüğü "kaderin darbelerine" karşı hatasız güvence sunan toplumsal ortamların hiçbiri olmadan insanlara eşlik etmiştir ("kader": Öngörülmez ve önlenemez talihsizlikleri tahmin edilebilir ve engellenebilir şanssızlıklardan ayırmak için icat edilmiş bir ifade). "Kader" fikri vurduğu darbelerin kendine has yapı­sından çok, bunların önlenmesi ve uysallaştırılması bir yana, tahmin edilmesindeki insani acizlik olduğunu, zarar ve ziya­nın şiddetinden çok kurbanların çaresizliğini ve bahtsızlığını belirtir. "Kader" diğer felaketlerden ikaz etmeden vurmasıyla ve kurbanlarının onun darbelerinden kaçmak için ne yaptığını ya da yapmaktan kaçındığını görmezden gelmesiyle ayrılır."Kader" daima insanın cahilliği ve acizliği anlamına gelmiş ve müthiş korkunç gücünü kurbanlarının beceriksizliğine borçlu olmuştur.
Reklam
En kritiği tehlike korkusu değil, bu korkunun genişleyebileceği, olabileceği şeydir ... İnsanlar duvarların arkasında yaşayınca, bekçi tutunca, zırhlı araç kullanınca ... sopa ve tabanca taşıyınca ve dövüş sanatları dersi alınca toplumsal hayat değişir ... Sorun bu faaliyetlerin eylemlerimizin sürdürdüğü bir düzensizlik hissini onaylaması ve oluşmasına yardım etmesidir. David L. Altheide
Tamamen farklı yönlere bakıyor ve birbirimizle göz göze gel­mekten kaçınıyor olabiliriz ama güvenilir bir pusulası bulunma­yan ve dümeninde kimsenin olmadığı aynı tekneye doluşmuş gibiyiz. Kürek çekişimiz eşgüdümlü olmanın dışında her şey olsa da, bir bakımdan çarpıcı şekilde benziyoruz: Hiçbirimiz ya da hemen hemen hiçbirimiz kendi çıkarlarının peşinde olduğuna, halihazırda elde edilmiş ayrıcalıkları savunduğuna ya da şimdiye kadar reddedilen ayrıcalıklardan pay istediğine (bırakın açıklamayı) inanmamaktadır. Onun yerine bugün bütün taraflar ebedi, evrensel ve mutlak değerler için mücadele ediyor görünmektedir. Yerkürenin akışkan modern kısmının yerleşimcileri olan bizlerin günlük uğraşımızda bu değerleri görmezden gelmeye itilip alıştırılmış, bunların yerine kısa vadeli projeler ve kısa ömürlü arzularla yönlendirilmiş olması ironiktir ama kakafonide önderlik eden bir motif, siste bir şekil ya da bataklıkta bir yol bulmaya çalıştığımız zaman bile; ya da belki tam da o zaman, bunların ölümünü ya da olmayışını daha da acı bir şekilde hissetmek eğilimindeyiz.
"Sınırsız Pazar" adaletsizliğin ve sonuçta politikanın, savaşın başka araçlarla devamı haline geldiği yeni bir dünya düzeninin reçetesidir. Küresel kanunsuzluk ve silahlı şiddet birbirini beslemekte, karşılıklı desteklemekte ve canlandırmaktadır; kadim bilgeliğin ikaz ettiği gibi, inter arma silent leges (silahlar konuştuğunda kanunlar sessiz kalır). Zarar ve tahribatın küreselleşmesi hınç ve intikamın küreselleşmesi şeklinde geri dönmektedir.
Akışkan modern dünyanın akışkan modern ya­şam sanatını uygularkan olgunlaşan sakinleri beladan kaçmayı onunla mücadele etmekten daha iyi bir çare olarak görmek eğilimindedir. İlk kötülük işaretinde arkalarından kilitlenecek, güvenilir, ağır kapısı olan bir çıkış yolu ararlar. Dostları ömür boyu, düşmanları ise ilelebet bölen çizgi bariz bir şekilde çizilip, yakından gözetildiğinde silinmez; verilen rollerin aniden ve az bir çabayla takas edilebildiği bir tür "gri bölge" içinde tükenir. Sınır ya da ondan ne kaldıysa, her adımda şekil değiştirip hareket eder ve koşucunun hayatında hala atılması umulan birçok adım vardır. Bütün bunlar zaten önemli olan şaşkınlığa katkıda bulunur ve geleceği daha da kesif bir sise büründürür. Anlaşılmaz, donuk, nüfuz edilmez sis de küçük bir çocuğun bile size söyleyeceği gibi kötülüğün gözde bir saklanma yeridir. Korku buharlarından oluşan sis kötülük kokar.
Reklam
Akışkan modem zamanımızda diğer zamanlardan daha fazla sağlam ve güvenilir bağ gereksinmemiz ve arzu etmemiz yalnızca endişeyi arttırmaktadır. Kuşkularımızı rahatlatamadı­ğımız, kalleşliğimizi sezmeyi ve hayal kırıklığından korkmayı durduramadığımız halde, dürtüyle ve tutkuyla daha geniş bir dostluk ve arkadaşlık "ağı': aslında her yeni cep telefonu nesliyle daha da büyüyen bir cep telefonunun hafızasına sı­kıştırmayı başarabildiğimiz genişlikte bir "ağ" arıyoruz. Kal­leşliğe karşı iddialarımızı kısıtlamaya ve bu şekilde riskimizi azaltmaya çalışırken daha fazla riske giriyoruz ve daha fazla ihanete sahne hazırlıyoruz. Hiçbir sepet tamamen hatasız olmadığı için, yumurtaları bulabildiğimiz kadar çok sepete koymaya çalışıyoruz.
Buluşun en ufuk açıcı ve tartışılır biçimde en fena neticesi bugünkü güven krizidir. Kötülüğün herhangi bir yerde saklanı­yor olabileceğini, kalabalıkta farkedilmediğini, ayırt edici işaret ve kimlik kartı taşımadığını, halen herkesin onun hizmetinde, onun geçici izindeki yedeği ya da potansiyel mükellefi olarak bulunabileceğini anladığımız anda güvenin başı derttedir.
Ne kadar kusurlu olursa olsun bütün ikameler fani ve dün­yevi olduğu kabul edilen hayatın sonuçlarının kalıcılığı üze­rinde durarak ölümlü hayatı anlamlı kılmaya, o hayatın akışı içersinde yerine getirilen sıkı çalışmanın ziyan olmayacağına güvence vermeye ve kişinin o hayatı yaşayış şeklinin hayatın sona ermesinden çok sonra önemli olacağına, daha sonra olan hiçbir şeyin bunun neticelerini iptal edemeyeceğine kuşkucu­ları ikna etmeye çalışan ölümden sonra hayat klişesi üzerinde tasarlanmıştır.
Hayata yaşanan her anı değerli kılan bir amaç ihsan ederek ölümün kaçınılmazlığının hatırlanması ölüm­lülerin hayatını doğru yolda tutar. "Momento mori" dünyevi hayatını ölümden sonraki hayatında mutluluğu kazanacak şekilde yaşa anlamına gelir. Ölümden sonraki hayat garanti edilmiştir, aslında kaçınılmazdır; fakat bunun niteliği ölmeden önce hayatını nasıl yaşadığına bağlıdır. Bu bir kabus olabilir. Saadet olabilir. Şimdi işe koyulalım ...
Ölüm varken ben artık yokum, ben varken de ölüm yok diye iddia ederek ölüm korkusunun akla ters olduğunu vaaz eden Sofistler hatalıydı: Ben varken, ölümün er ya da geç varoluşuma son ver.mek zorunda olduğu bilincim bana eşlik ediyor
169 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.