Objektiflik ve evrensellik iddiasından hiç vazgeçmeyen akademik bilginin
durumu da son tahlilde Hüthüt'ün aradığı hakikatten farklı görünmüyor.
Bildiğimiz her şey nihayetinde bizden bir parça olması itibariyle kendimize
ait ve dolayısıyla kaçınılmaz olarak sübjektif ve görece değil mi? Yine, bildiğimiz bilmediğimizin cılız bir gölgesi olmaktan öteye geçebiliyor mu?
Sayfa 18