Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aleviliğin Doğuşu

Rıza Yıldırım

Aleviliğin Doğuşu Gönderileri

Aleviliğin Doğuşu kitaplarını, Aleviliğin Doğuşu sözleri ve alıntılarını, Aleviliğin Doğuşu yazarlarını, Aleviliğin Doğuşu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
17. yüzyılın sonlarına doğru , Kızılbaşlar, hukuken tanınmadıkları Osmanlı din ü devlet nizamı içinde resmi olarak görmezden gelinerek yaşayan, yalıtılmış, içine kapalı, kendi kendine yeter bir köylü toplumuna dönüştü. Gerek kendilerini çevreleyen Sünni toplumla gerekse Osmanlı Devleti ile ilişkileri yok denecek kadar düşük bir düzeye indi. Sünni çevreden tamamen yalıtılmış bir şekilde geçen dört yüz yılın sonunda Kızılbaş-Alevi kimliği yarı-etnik bir nitelik kazandı.
Sayfa 359 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Bir Ehlileştirme Aracı Olarak Bektaşilik
16. yüzyılın ortasından itibaren Bektaşi tarikatının Osmanlı idaresinin desteğini (yeniden) kazandığı görülür. Bu yeniden meşruiyet kazanmanın değişen Kızılbaş politikasıyla bir ilgisi olduğunu düşünmek için yeterli nedenimiz vardır. Osmanlı Devleti'nin Kızılbaşları Bektaşi babaları aracılığıyla "evcilleştirmek" istediği fikri ilk defa Köprülü tarafından öne sürüldü ve sonra Melikoff ve Ocak tarafından devam ettirildi. Esasen Bektaşi tarikatının ehlileştirme misyonu çok daha geniş bir alanı kapsıyordu. Anlaşıldığı kadarıyla, kuruluş döneminin bakiyesi olan tüm gayri-müteşerri gruplar Bektaşi çatısı altında toplanıp sisteme entegre edilmek istenmişti. Gerçekten de daha önce abdallar, kalenderiler, haydariler, vs. gibi isimlerle müstakil varlıklarını sürdüren grupların 17. yüzyıl ortalarına gelindiğinde ortadan kaybolduğu, bunların mirasının Bektaşi tarikatı tarafından devralındığı görülmektedir. Ancak bu gelişmenin ne kadarı planlanmış Osmanlı projesiydi ne kadarı kendiliğinden gelişen toplumsal süreçlerdi bilemiyoruz. Kesin olan, Osmanlı idaresi bu gelişmeyi en azından tol ere ve hatta teşvik etmişti.
Sayfa 345 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Şah Abbas'ın gulamlar lehine tavır belirleyip Kızılbaş Türkmenlerin gücünü kırması Fatih Sultan Mehmed'in Çandarlı ailesi ve Türk aristokrasisini pasifize edip sistemde devşirmelerin ağırlığını artırması ile özde aynıdır. Aynı devşirmeler gibi gulamların da temel özelliği şaha mutlak bağlılıkları ve bağımlılıklarıydı. Bu mutlak itaatin nedeni ise Osmanlı devşirmesi ile aynıydı: 1) toplumsal köklerinden kopmuş köle statüsü, 2) özel bir eğitimle beyin yıkama.
Sayfa 334 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
"Safevi devleti Türkçe konuşan Kızılbaş oymaklarından meydana gelmiş bir feodal aristokrasi tarafından kuruldu." Oktaj Efendiev
Sayfa 262 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Türkmenler Arasındaki Şah İsmail Sevgisi
Kumi'nin aktardığına göre, olay Kızılbaş konfederasyonuna katılan Dulkadirli obalarından birisinde yaşanmıştı. Obanın delikanlılarından birisi evlenmiş ve düğünleri yenice tamamlanmıştı. Gelin ve damat gerdek için henüz halvet çadırına girmişlerdi ki İsmail'in ulakları obaya ulaştı ve Mürşid-i Kamil'in Erzincan'a ulaştığını, sufilerle Sarıkaya yaylasında buluşacağını duyurdu. Haber obada tarifi imkansız bir heyecan dalgası yaratmıştı. Kadın-erkek, genç-yaşlı herkes elindeki işi bırakmış oba beyinin çadırı önünde toplanıyorlardı. Sanki mahşer günü Murtaza Ali'nin sancağı çekilmiş, yahut Mehdi-yi Sahip-zaman inip ahir zaman ordularının başına geçmişti. Obada eli silah tutan herkes hemen teçhizatını toplayıp atını eyerlemeye koyulmuştu. Henüz gerdek çadırına girmiş bulunan genç de çadırından ulağı duyunca aynı heyecan dalgasına kapıldı ve muradına ermeden gelini çadırda bırakarak atını eyerlemeye koştu. Fazla geçmeden toplanan sufi-gazilere katılmış ve Mürşid'in ordusuna katılmak üzere yola çıkmıştı.
Sayfa 259 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Kolonizatör Dervişler
Öte yandan Osmanlı idaresi yeni fethedilmiş toprakları kolonileştirmede Bektaşilerden faydalanmış, böylece hem Türkmen-Müslümanları hem de Müslüman olmayan nüfusu İslamileştirmişti. Özellikle de Yeniçerileri oluşturan Hıristiyan kökenli askerlerin dinini değiştirme ve dinsel eğitiminde Bektaşiler yoğun olarak kullanılmıştı. Bu dervişler tarafından kurulan tekkeler aynı zamanda seyahatçiler için yemek ve yatacak yer de sağlıyordu.
Sayfa 103 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yeni-Çerilerin Doğuşu
Osmanlı tarih anlatılarına göre, 1361'de Edirne'nin fethinden hemen sonra gazalardan elde edilen köle sayısı dikkate değer şekilde artmıştı. İyi bilinen bir İslami ilkeyi izleyen danişmend Kara Rüstem köleler de dahil olmak üzere ganimetin beşte birini (pençik) devlet hazinesine aktarmayı önerdi. Kısa bir zaman diliminde hazineye ait kölelerin sayısı o kadar arttı ki zamanın önde gelen devlet adamları -Çandarlı Kara Halil, Kara Rüstem vd.- bu köleler ya da kullarla bir askeri birliğin kurulmasını önerdiler. Ancak asker olmadan önce bu köleler Türk dilini ve kültürünü öğrenmeleri için Türk ailelerin yanına gönderildiler. Aşıkpaşazade ve Oruç bu "yeni-çeri" ya da "yeni askerlerin" beyaz başlıklar giydiğini belirtir.
Sayfa 99 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
İslam'da Heterodoksi
Gayr-i müteşerri dindarlık ise kurtuluşun karizma aracılığı ile sağlanabileceğine inanır. O yüzden sıradan insanlar için kurtuluşa ermenin tek yolu karizmatik kişilere bağlanmaktır. Karizma imamet veya velayet olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla ikinci dindarlık biçimi şeriat kurallarına kulak asmaz. Alevi şemsiyesi altında birleşen dini geleneklerin hepsinin ortak özelliği karizma merkezli bir kurtuluş inancına sahip olmalarıdır. O yüzden bir şeriatları yoktur. Kurulu şeriat düzenlerine (mezhepler) de ait değillerdir.
Sayfa 20 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Kızılbaş Hareketi
Kızılbaş hareketi 15.YY ortalarından itibaren İslam dünyasını etkisi altına alan Mehdici cereyanların bir parçası olarak görülebilir. Ancak bu Mehdici inançların yükselişinin arkasında çok daha temel toplumsal ve siyasal dönüşümler vardır. Töre temelli aşiret konf. şeriat temelli bürokratik imp. düzenine geçilirken eski ve yeni düzenin aktörleri arasında amansız bir mücadele baş göstermişti. Osmanlı örneğinde bakacak olursak 15.YY şeriat temelli , merkezi bürokratik bir imp. dönüşen Osmanlı rejimi ile Türk -Moğol geleneğini sürdürmek isteyen Türkmen aşiret güçleri arasında bitmek bilmeyen çatışmalara sahne olmuştu.
Sayfa 27 - İletişim Yayınları
15.Yy Anadolu coğrafyasındaki çatışmaların altında yatan sebepler
İdeolojik olarak, Kızılbaş Hareketi 15.YY. Ortalarından itibaren İslam dünyasını etkisi altına alan Mehdici cereyanların bir parçası olarak görülebilir. Ancak bu Mehdici inançların yükselişinin arkasında cok daha temel toplumsal ve siyasal dönüşümlet vardı. Töre temelli aşiret konfederasyonlarından şeriat temelli bürokratik imparatorluk düzenine geçilirken eski ve yeni düzenin arasında amansız bir mücadele baş göstermişti. Osmanlı örneğine bakacak olursak 15.yüzyıl şeriat temelli merkezi bürokratik bir imparatorluğa dönüşen Osmanlı rejimi ile Türk Moğol geleneğini sürdürmek isteyen Türkmen aşiret güçleri arasında bitmez bilmeyen çatışmalara sahne olmuştu.
Sayfa 23 - İletişim Yayınları
Reklam
Hakikatin tamamı hiçbir dağın zirvesinde değildir; Kafdağı'nda gizlidir. Çoğumuz için son ulaştığımız zirve bir sonraki dağı fark edene kadar Kafdağı'mızdır. Ulaştığımız her yeni Kafdağı'nda yaklaştığımız hakikat kendi hakikatimiz değil mi?
Bu çalışmada, Kızılbaş-Aleviliğinin doğuş tarihini iki ayn hanedanın bir noktada kesişen hikayeleri çerçevesinde inceledim. Bu tarih bir bakıma 1300'lerde görülen iki rüyanın gerçekleşme macerası idi. 1300 yılında Söğüt'te mütevazı bir beylik kuran Osman, rüyasında dünyaya hükmedecek bir imparatorluk görmüştü. Öte yandan 1301 yılında
Sayfa 353
Objektiflik ve evrensellik iddiasından hiç vazgeçmeyen akademik bilginin durumu da son tahlilde Hüthüt'ün aradığı hakikatten farklı görünmüyor. Bildiğimiz her şey nihayetinde bizden bir parça olması itibariyle kendimize ait ve dolayısıyla kaçınılmaz olarak sübjektif ve görece değil mi? Yine, bildiğimiz bilmediğimizin cılız bir gölgesi olmaktan öteye geçebiliyor mu?
Sayfa 18
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.