Ali’m, canımın canı, hiç görmediğim, tanımadığım kardeşim!
2013’te doğrudan ve dolaylı devlet terörüne kurban giden gencecik fidan...
Hayalleri yarım kaldı. Düşlerinde kurduğu özgür dünya bizlere emanet kaldı.
***
Dünya görüşünüz ne olursa olsun; hiçbir can, canice katledilecek kadar değersiz değildir. Ne kadar muhafazakar ya da ne kadar milliyetçi olursanız olun, Gezi eylemlerinde gördük ki sen-ben diye bir şey yoktu. Mesele üç beş ağaç meselesi de değildi. Mesele yaşam şekline müdahale edilen, düşüncelerinden ötürü ötekileştirilen, dindar, ateist, milliyetçi, liberal, sağcı, solcu herkesin isyan ateşinin doruğa çıkmasıydı. Türkiye tarihinde hiçbir olay yoktur ki o kadar kozmopolit yapıyı bir arada bulundurmuş olsun...
***
Ali İsmail de diğer herkes gibi isyan ateşine dahil olmak istedi. Ama kimseye zarar vermeden, kırıp dökmeden... O gün yapmak istediği tek şey polis teröründen uzaklaşıp evine gitmekti... Gidemedi... Emri verenler, emri alanlar, siviller, esnaflar Ali İsmail’in yaşama tutunmasına izin vermediler. İnananlar bilir ki Allah’ın verdiği canı ondan başkası alamaz; günahtır. Ama gözü dönmüş caniler ne Allah dinlediler ne kitap dinlediler. Kılıf uydurdular, başkalarını suçladılar, kendileriyle çeliştiler.
***
Sonuçta ne oldu? Kimse hakettiği cezayı almadı. Adalet bizim vicdanımız mıdır yoksa kitapta yazan mıdır bilemiyorum. Öyle de böyle de tecelli etmedi. Bu lanet zihniyetin kurbanı oldu Ali İsmail. Ama Ali İsmailler hiçbir zaman ölmez; beden ölür fikir kalır.