Buralarda bir yerde, belki de benim içimde,
uzun, dar bir koridor uzanıyor gün ışığı almayan,
fenersiz, kapısız- hiçbir yere çıkmıyor, çürümüş, kalas,
toz, küf, hamam böceği ve aşınmış zaman kokuyor;
kırık sandalyeler, büyük sandıklar, resim çerçeveleri
ve çok eski aynalar taşıyan adamlar geçiyor hiç konuşmadan—