En Eski Allah Neden Kendisine İbadet Edilmesini İster? Sözleri ve Alıntıları
En Eski Allah Neden Kendisine İbadet Edilmesini İster? sözleri ve alıntılarını, en eski Allah Neden Kendisine İbadet Edilmesini İster? kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Allah azze ve cellenin sıfatları, ikinci dereceden bir unsurun [fer'] ortak anlamı [illet] taşıyan asıl unsura dâhil edilmesi anlamına gelen analojinin kapsamına girmemektedir. Çünkü onun zatı beşerin zatından daha yüce ve ekmel olduğu için farklılık arz eder. Dolayısıyla insanın sıfatlarını asıl unsur yapıp hem isimlerde hem hakikatlerde Allah'ın sıfatlarıyla eş değer kılmaktan kaçınırız. Bunun aksine Allah'ı ve sıfatlarını kıyas-ı evlâ yoluyla biliriz. Bu da şöyle gerçekleşmektedir: İnsanlar için sabit olan her türlü iyiliği -zatına yaraşır bir biçimde- Allah azze ve cellenin hakkında da ispat ederiz. Ancak daha yüce ve mükemmel bir tarzda yaparız.
"Tanrı bir ihtiyacını gidermek ve eksikliğini tamamlamak için kendisine ibadet etmemizi istiyor." diyerek Tanrı'ya itiraz eden bu kişi, içinde yer edinmiş insanlaştırma eğilimi nedeniyle bunu yapmaktadır. Aklına, her isteğin illa ki bir eksikliği tamamlayıp ihtiyacı karşılamak amacına binaen gerçekleşmeyebileceği ihtimalini tasavvur etmesi için izin vermemektedir.
Ateistlerin, Cenab-ı Hakk'ın sıfatlarıyla alakalı öne sürdükleri şüphelere cevap vermenin en iyi yollarından biri, dayatmalarını dikkate almak ve tam karşıtını varsaymaktır.
Beşer âleminde insan, kaliteli işlere karşı övgüde bulunma zorunluluğu hisseder. O hâlde beşer âleminden bir üst boyuta geçerek yüce zat hakkında konuşmaya başladığımızda ve insanın eksik işlerinden, her açıdan mükemmel olan işlere geçtiğimizde nasıl olur da övgüde bulunma zorunluluğu hissedilmez? Ayrıca, kaliteli işler ortaya koyan insanlar övgü ve takdiri hak ediyorsa, bütün bu kaliteli işlerin asıl kaynağı olan ve insanları bu güdüler üzere yaratan hakkındaki hayranlık ve övgümüz, evleviyetle olmalıdır.
Bir insan tarafından kendisine yapılan iyilik karşısında borçlu konumda olmadığını iddia eden kişinin kalbini kibir bürümüştür ve bu kişi, gördüğü nezaket karşısında teşekkür borcunu yerli yerince ödememiş sayılır. Peki, farkında olduğu olmadığı bütün nimetleri bahşedip üzerine yağdırana ve lezzetler içerisinde yüzdürene teşekkür etmeyenin hâli nicedir?