Halkımız içinde bir zümre var ki, yalnız bilmediğini bilmez; bundan başka her şeyi bilmek davasındadır. Doktor değildir. Fakat doktorları küçümser, önüne gelene ilaç tavsiye eder. Evlenmesini asla bilmemiş, içi ve dışı Çekin bir karı almıştır. Böyle iken her gence evlenme usülleri öğretir. Bir çok parası sarfı ile yaptırdığı ev, ahıra benzer. Bununla beraber Mimar Sinan’ı bile beğenmez. Daha neler neler…
“- Maya bir olduktan sonra pire de bir, fil de bir. Onun için Allah’ı bilen kimseler kuş gibi, sonsuzluk sahasında boşuna uçmazlar. Boş şeyler bunlar! Bu, vicdanı paramparça eden büyüklük, bu uçsuz bucaksız derya, Cenab-ı Hakk’ın ululuk noktasının bir tek parçasını bile dolduramaz. Hele kahveni iç” dedi.
Bir kısmı ise ramazan kandillerini gördüğü vakit Müslüman olduğunu hatırlayan Müslümanlardandı. Kandiller yandı mı, ellerine tesbihlerini alırlar, dinlememek ve hiçbir şey anlamamak şartıyla Kur'an ve va'z dinlerler ve ikindi vakti kalkmak şartıyla oruç bile tutarlardı. Oruç tuttuğu halde namaz kılmaya lüzum görmeyenleri de vardı. Uzun bir namaz olan terâvihe hiç biri yanaşmazdı. Ramazan bitti mi, bunların dini elvedâ eder, giderdi. Mevsim elbisesi giyme kabilinden olan bu çeşit dindarlığa ben her sene hayret ederdim.
"İnsan şekli en güzel şekildir. Görmüyor musun ki, âlemin parçalarının yapılışı, birbirinden ayrı ve çeşitli oluşu bir tarafa, hemen aynı şekle bağlı kalıyor. İnsan aklının ortaya koyduğu geometrik şekiller ile tabiatın eşsiz yaratılışının tam bir alâkası vardır. İşte bu alâkadır ki, âdemin alemin özü olduğuna ve gerçek yaratıcı ile gerek vücud ve gerekse manevî bakımdan bir alâkası bulunduğuna büyük delil olur. "