Hem kütüphaneleri severim. Güzel ve bilgece sözcüklerden oluşmuş duvarlar bana rahatlık ve güven verir. Gölgeleri engelleyecek bir şey görebildiğimde kendimi hep daha iyi hissederim.
.
Kütüphaneleri severim. Etrafımda güzel ve bilge sözcüklerden duvarlar olması beni rahat ve güvende hissettiriyor.
Gölgeleri durduracak bir şey olduğunu gördüğümde her zaman daha iyi hissediyorum.
...
İnsanın kendini bir yabancı gözüyle incelemesi zor. Belki bu yüzden bir şey bulamamıştım. Sizin olan sizindir, bir parçanızdır ve oraya, içinize aittir. Hepsi bu.
Yükselen güneş milyarlarca parlak kıymık düşürüyordu suların köpüklü kabarışına ve gözlerimiz onların dansıyla öylesine kamaşmıştı ki su yüzeyinin altını göremiyorduk.
tekboynuz aniden şaha kalktı, toynaklarıyla göğü dövdü, evrenin
yüzde doksanını, bir adım daha atarsak bizi mahvedeceğini
düşündüğüm ağır çekim bir hareketle doldurdu.
Sonra sadece ışık vardı.
Sonra mutlak sessizlik.
Sonra ışık gitmişti ve hiçbir şey yokUı. Siyahlık bile. Bir an,
ya da sonsuzluk kadar sürmüş olabilecek bir varoluş kesintisi...
Sonra siyahlık geri döndü, ardından ışık. Ama yer değiştirmişlerdi.
Işık, yarıkları dolduruyor, nesne olması gereken boşlukların
hatlarını vurguluyordu.