Merhabalar!
Hiç bu kadar güleceğim bir Dostoyevski kitabı okuyacağım aklıma gelmezdi ama oldu işte. Komediyle başlayan kitap bir trajediyle son buluyor. Baştan sona komik olması beklenemezdi zaten, çünkü Dostoyevski demek hüzün demek...
Çarlık Rusyası’nda bir taşra kasabası olan Mordasov hikayemizin ana mekanı. Bu kasaba ne kadar alt sınıfta olsa onlarında bir sosyetesi var. Bu sosyete dedikodudan, kibirden, kıskançlıktan ve aç gözlülükten besleniyor tabii ki. Böyle bir toplum anlayışına sahip insanlar içinde yaşamak çok zor, dedikoduda birinci sınıf olan Marya Aleksandrovna’yı zorlu bir mücadele bekliyor... İbretlik hikayesi bu kasabaya ayak basan bir yabancıyla başlıyor; bu yabancı yaşlı ve zengin bir bunak olan Prens K.’dan başkası değil tabii ki.
Dedikoduyu dayanak noktası olarak gören bu kadınlar ve bu kasabanın içinde nefes almak bile zor! Dostoyevski öyle bir yeriyor ve yerden yere vuruyor ki, bu enfes hikaye uzun süre aklınızdan çıkmayacak... Paraya tapan, para için rezil olmayı göze alabilecek insancıkların halini eğlenceli bir yaklaşımla anlatan yazarımızın bu kitabı kesinlikle okunmaya değer.
Dostoyevski’nin beş yıllık sürgününden sonra yazılan bu kitap, bir “edebiyata dönüş” eseri aslında... Herkese tavsiye ederim.