Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Anadolu 1913

Bela Horvath

Anadolu 1913 Gönderileri

Anadolu 1913 kitaplarını, Anadolu 1913 sözleri ve alıntılarını, Anadolu 1913 yazarlarını, Anadolu 1913 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1900'lerde Anadolu
Akşam aşçıda karnımızı doyuruyor ve arkasından karpuz satın alıp odamıza gidiyoruz. Karpuz kabuklarını pencereden fırlatıyoruz. Doğu insanının rahatı bu! Çöpler, kirli sular pencereden olduğu gibi boca ediliyor! Bir keresinde aşağıdan geçen birinin neredeyse üzerine çöpler dökülürken, adamcağızın elinden “Bak! bak!” deyip yürümekten başka bir şey gelmedi. Ne yapabilir ki, sonuçta o da evinde pencereyi aynı amaçla kullanıyor.
Sayfa 77 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
- Şurayı görüyor musunuz efendim? diyor jandarmamız. Burada eskiden bir köy vardı. Çevrene bir bak, mezarlıkları hâlâ görebilirsin. - Peki evler ne oldu? - Hiç, yıkıldı; kalanını rüzgâr sürükledi, kumlar toprağa gömdü. İşte Doğu’da olan bu; köyler doğar, bir süre yaşar, sonra kaybolup giderler. Bir süre çevre köylerin belleğinde yaşar, sonra tamamen unutulurlar. Çünkü bu köylerin hatırlanmasını gerektirecek hiçbir şey olmuyor; önemli, farklı ve ilginç sayılabilecek hiçbir şey yaşanmıyor. Tozlar arasında yaşayan, sessiz, hayal kuran insanlardan geride yine toz kalıyor. Doğup, yaşayıp, ölüp giden bu insanlar kalıcı bir şey bırakmıyor geleceğe. Ellerinin yarattığı anıt yok!
Sayfa 73 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
Reklam
Türklerin bir başka övgüye değer özellikleri de, sadece kendi soydaşlarını değil, Hıristiyanları bile desteklemeleri, dayanışma göstermeleri. Eğer Rum ailede baba birkaç yıllığına İstanbul’a çalışmaya, dükkân açmaya, ticaret yapmaya gitmişse, ailesini yanında götürmüyor. Bu durumda komşular, tanıdık Türk erkekler geride kalan aileye yardım etmeyi görev kabul ediyorlar. Niğde yakınlarındaki Dilmesu Köyü’nde Rumların bir kısmı Amerika’ya göçmüş. Geride kalan çocuklara köyün Türk aileleri bakıyorlardı.
Sayfa 71 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
İşte, şehrin göbeğinde olan, ama giderek yıkıntıya dönüşen bir tapınak. Bu olgu aslında Doğu insanının mantalitesini de ortaya koyuyor. Burada insanlar en doğrudan ve en çabuk giderebilecekleri ihtiyaçları peşinde koşuyorlar. Diğer işlerin tümü ikincil derecede önemli. Bir ev yıkıldı mı, enkaz, dağılan taşlar yerinde öylece kalıyor. Eğer biri “Neden?” diye sorarsa; - Ne yapalım? Yıkıldı! oluyor yanıt.
Sayfa 59 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
Anadolu’da bir zamanlar Rum Kilisesi son derece varlıklıydı. Kasaba ve kentlerde kiliseler en modern otellerin, en iyi hanların sahibiydiler. Ama kilise bu tesisleri kendi işletmez, kiraya verirdi. Sahip oldukları topraklarda da bilimsel yöntemlerle tarım yapılırdı. En iyi işletmeler, bankalar, döviz büroları, dışalım ve dışsatım şirketleri onların elindeydi. Daha doğrusu bu işleri Ermenilerle birlikte yaparlardı. Mühendislerin, demiryolu uzmanlarının, İstanbul’un zenginlerinin çoğunluğu Rum ve Ermeni idi. Son derece gelişmiş becerileri ve ticarete yatkınlıkları nedeniyle kısa sürede varlık sahibi olurlardı. Ama bunun karşısında, kıvrak hareket edemeyen ve fırsatları değerlendiremeyen Müslüman kesim yoksul tarafı temsil ederdi.
Sayfa 57 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
Anadolu kentlerinde doktorlar çoğunlukla İstanbul’da veya Atina’da tıp okumuş Rumlar ve Ermeniler arasından çıkıyor. Ama bazen Rusya’da veya Fransa’da üniversite eğitimi görmüş olan birisiyle bile karşılaşabiliyorsunuz. Eczacılığın dili bu ülkede Fransızca. Reçeteler Fransızca yazılıyor, Fransız dergilerine abone oluyorlar ve tıbbi terim ve deyimleri de Fransızca olarak kullanıyorlar. Eczaneler de Rum ve Ermenilerin elinde.
Sayfa 57 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
Reklam
Türk insanı kaderci ve elindekiyle yetinebilen bir kişiliğe sahiptir. Bu özelliği ona bir yandan, Batı’nın nörotik, asabi, migrenli insanlarına göre hayatın daha derin tadına varabilme yeteneğini verirken, diğer yandan ise hayat karşısında pasifleşmesine neden oluyor. Doğu kültürünün neden geri kalmaya başladığının temel nedenleri işte bu özellikler ve dinin tutucu yapısıdır. Bu kültür Morse’un telgrafı, Stevenson’un buharlı lokomotifi döneminin muhteşem ekonomik hamlesine uyum sağlamakta zorlanıyor. Bir ulusun egemenliğinin güçlenebilmesinin temel direği, düşünce ve kültür hayatının zenginleşmesidir. Ama bu alan Doğu dünyasında yüzyıllardır belirgin bir durağanlık içinde.
Sayfa 35 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
Taşlı mezarların bulunduğu mezarlıklar çoğu şehrin merkezinde, cami, türbe gibi kutsal yerlerin hemen yanı başında olabiliyor. Sağa sola yatan taşlardan mezardakinin cinsiyetini çıkarabilirsiniz: Eğer taşın üstü bir sarık gibi biçimlendirilmişse erkek, düz ise kadın mezarıdır. Bu mezarlıklar insanda yok olup yitme ve çürüme duyguları uyandırıyor, ümitsizlik yaratıyor. Dante’nin “Lasciate ogni speranza”(Buraya gelen kişi, bütün umutlarını bıraksın.) mısrası bu mezarlıkların atmosferini çok iyi yansıtıyor.
Sayfa 27 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
"onlarca halkı bir arada yönetmek zordur"
Aynı anda beş cephede birden savaşmak, bir yandan da iç sorunlarla uğraşmak zorunda kalmak çok zor bir iş olsa gerek. Osmanlı İmparatorluğu’nu yakından tanıyanlar onlarca ayrı halkı bir arada yönetmenin ne kadar ustalık gerektirdiğini bilebilirler. Bu zorluğu ancak bu devletin tarihini yakından biliyorsanız anlayabilirsiniz.
Sayfa 13 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
Bir bilim adamının kazması burada ne ilginç kalıntılarla karşılaşabilir. Tarihin sis perdesi arkasında kaybolup giden ne kadar büyük sırlar gün ışığına çıkarılabilir! Ama burada her şey derin bir sessizlik içinde. Kimin umurunda geçmiş!
Sayfa 13 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
Reklam
Bu “bey” ve “hoca” sıfatları ne anlama mı geliyor? Bey bir zamanlar askeri bir rütbe idi. Bugün ise artık genelleşen bu sıfat, kişinin iyi bir aileden geldiğini veya yüksek bir toplumsal düzeye sahip olduğunu ifade ediyor. Hoca ise bir tür din adamı ve öğretmen gibi. Yani bir yandan din adamı gibi pratikte din işlerini görüyor, ama diğer yandan da ilkokullarda eğitim veriyor. Yüksek eğitim görmüş hocalar da olmakla birlikte, hocaların çoğunluğunun eğitim ve kültür düzeyi düşük. Çünkü ilahiyatın dışında pek bir şey öğrenmiyorlar. Oldukça yaygın ve toplumda önemli bir prestije sahip olan bu toplumsal kesim modernizasyonun ciddi bir freni rolündeydi.
Sayfa 9 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
126 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Attilla'nın Torunları Anadoluda
Cidden iyi bir gözlemcinin eski dönemdeki Anadolu ile ilgili tecrübe ve tespitlerini içerisinde barındıran bir kitap. Ben okurken o dönemin insanları ile ilgili Avrupalı bir vatandaşın yaklaşımlarını bu şekilde okumaktan keyif aldım. Çünkü tek başına bir resim çizmiyor aynı zamanda dönemin koşulları içerisindeki insanların sosyolojisi ve psikolojisi, hatta önyargıları ile ilgili bizlere fikirler sunuyor. Öncelikle kitabı okurken şunu unutmamamız gerekiyor. Bir şeyi anlatan aynı zamanda kendini de anlatıyordur. Bu yönüyle yazar kendi ile ilgili de bizlere fikirler sunuyor. gerçekten çok yönlü ve Anadolu insanına karşı pozitif bir sevgi besleyen yazar herhalde dönem içerisinde müttefikimiz konumundaki bir devletin psikolojisini de az çok yansıtıyordur. Hakkında bir çok şey söylenebilecek olan kitap tekrar ve tekrar ifade edeceğim üzere yalnız bir seyahat kitabı olarak değil, birçok yönden bir kaynak olma özelliği taşıyor zannımca. Türkçeye de çok güzel bir şekilde çevrilmiş. Bu sebeple okunmasını kesinlikle tavsiye ederim.
Anadolu 1913
Anadolu 1913Bela Horvath · Tarih Vakfı Yurt yayınları · 201118 okunma
Sır
"Güneşin parıltısında şakıyan Doğu; antik zamanların gizemiyle iç içe geçmiş yaşayan topraklar!... Sen, Batı dünyasının sabırsızca bir şeylerin peşinde koşturan sinirli insanlarının hep ulaşmak istediği, ama hiçbir zaman çözemeyeceği bir sır olarak kalacaksın..."
Anadolu 1913
Anadolu 1913
-
Bela Horvath
Bela Horvath
126 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Selamlar. Küçücük bir bilginin peşine düşüp okuduğum ama okurken diğer yönlerini de sevdiğim bir seyahatnameydi. Okurken Abdülhamid'e duyulan öfkeyi, ittihat ve terakkiye olan güveni, yoksulluğu, garibanligi, yıkılmadım ayaktayımı göreceksiniz.
Anadolu 1913
Anadolu 1913Bela Horvath · Tarih Vakfı Yurt yayınları · 201118 okunma
peki adam çirkin ve suratsız ise?
Kızlar oldukça genç yaşlarda, daha on altısına basmadan evlendiriliyorlar. Evlendirme işi genellikle şöyle oluyor: Evlenme çağında oğlu olan bir ailenin çevresindekiler genç için uygun olduğunu düşündükleri kızı öneriyorlar. Oğlanın annesi kızı görmeye gidiyor ve eğer kız annenin hoşuna giderse gençler evlendiriliyorlar. Evlilik bu toplumda daha önce de resmi makamlar tarafından onaylanan bir işlem idi. Evlenmek isteyen taraflar kadının önünde ellerini Kuran'a basarak yemin etmekteydiler: - Bu kızı alıyor musun? - Evet. - Bu adama varıyor musun? - Evet - Hırsız ve eşkıya da olsa evet diyor musun? - Evet Bu yanıtların ardından eldeki kimlik belgeleri takdim ediliyor ve evlilik nüfus dairesinde kayda geçiyordu. Elbette bu koşullarda evliliği belirleyen, karşılıklı sevgi ve cazibeden çok, başgöz eden kişinin prestiji ve kızın çeyizi oluyor. Nikahın ardından bir düğün yapılıyor ve erkek karısını ancak eğlenceden sonra görebiliyor. Peki ya kadın çirkin ve suratsız çıkarsa? O da o kadar önemli değildi, çünkü koca ilk üç gün içinde karısını hiçbir tazminat ödemeden babasının evine geri gönderebiliyordu.
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.