Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Anadolu'da Türkiye Yaşayacak mı?

Johns Mool

Anadolu'da Türkiye Yaşayacak mı? Sözleri ve Alıntıları

Anadolu'da Türkiye Yaşayacak mı? sözleri ve alıntılarını, Anadolu'da Türkiye Yaşayacak mı? kitap alıntılarını, Anadolu'da Türkiye Yaşayacak mı? en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk: tmm.
Anadolu'nun bugünü ve geleceği yalnız ''Anadolu Türk'ünün'' değildir. Bu kıta için emek, akıl, para, gemi, asker feda eden ve birçok siyasi buhranlar geçiren İngiltere'nin de bir hissesi vardır.
ben de diyorum neden hep başım dönüyor..
Sabık bir devlet başkanının dediği gibi: ''Türkiye o kadar kıymetli bir elmastır ki ona sahip olacak bir zengin yoktur. O herkesin, her zenginin önünde tekerlenir gider ve daima öyle yuvarlanacaktır.''
Reklam
1912 yılı öncesinde anadoluya gelmiş olan amerikalı gazetecinin yorumu..
''Yedi sene Türkiye'de kaldım. Türkiye hükümetinin şeklini anlamak için Suriye vilayetinden aşağı inmedim. Bu sahada gördüğüm en mühim nokta, Türkiye olan bu kıtanın Türklerindeki kaygısızlıktır. Anadolu'daki Türk, her bir İslam unsurundan daha kayıtsız görünüyor ve hükümetin kuruluş, düşüş ve seçimiyle hiç ilgili görünmüyor. Balkanlar meselesini, Yemen meselesini hiç bilen yok! Hatta eski muharebelerin mağlubiyetinden bile bahsedilmiyor. Ben hiçbir yerde görmedim ki, Rusya, Avusturya, İngiltere vesair hükümetlere ''kin'' ve ''intikam'' ile duygulanan bir insandan bahsedilsin. Herkes Yemen'e giden askerlerden, Rumeli'deki siyasi çetelerden, şehitlerden bahseder, fakat hiç kimse ''bu niçin böyledir?'' diyemiyor.''
Türkiye her ne kadar, bir zamanlar bir kağıt yangını gibi birçok ufuklara kadar yayılmış ise de, o kağıt yangınının nihayetindeki yokluk gibi, bu suni hükümet de yok olduğunu anladı.
Doğu meselesinin asri entrikaları içinde birçok diplomatik vaziyetlerin, birçok gizli mücadelelerin, hücumların, savunmaların sahnesi olan Anadolu'nun karışık bir tarihi vardır.
Reklam
... Sünni mezhebine mensup olan Türk, kendisine Türk kelimesini izafe etmekten nefret ediyor. Çünkü hocaları ona öğretmişlerdir ki, Kızılbaşlar Türk'tür.
İzmir'den Sivas'a kadar silsile ile uzanan bu teşkilatla alakadar olan bir Rum bana dedi ki; ''Bu vilayetlerdeki Türkler gittikçe azalmaya başlıyorlar. Bunların evlerini, arazilerini satın almak cemiyetimizin en esaslı bir işidir. Her ne olursa olsun, bu vilayetin arazisini Rumlara intikal ettirebilmelidir ki, Makedonya'nın çete çarpışmaları başlasın.''
johns mool'a göre 20. yy. anadolu insanının genel durumu..
O parlak bir gelecek hayali kurmuyor. Bir ümit anlamıyor, elemlerinin, azaplarının, ihtiyaçlarının teskin edileceğine inanmıyor. Bu dünya böyle imiş, diyor. Sonra ''böyle geçecektir''de karar kılarak, sefil bir halde yaşıyor. Bu kıtanın psikolojisi budur. Bunun genele ait tahribatı ise ilgisizlik ve baskı karşısında boyun eğmek.
Reklam
20. yy. anadolu köylüsünün durumu hakkında..
Bütün seyyahların itiraf ettiği gibi, Anadolu bir karaborsa sefaleti çekiyor. Pek fakir olan köylü, tarlasını sürebilmek için paraya muhtaçtır. Bu parayı mahalli tefecilerden fahiş faizlerle alıyor. Sonra hem malını tekele kaptırıyor hem de hiçbir şey kazanamadan diğer sene de tefecisine müracaat ediyor. Yalnız nafakasını temin edebilmek için tefecinin yakınlığını kurmak mecburiyetindedir. Hatta, müstemleke işleriyle meşgul sabık bir Alman bakanı demişti ki; '' Anadolu'nun üretimi sarrafların elindedir. Örneğin, pamuk eken bir köylü, beş on lira kazanacağı zaman, teminat ve kefaletten sonra ürününü de sarrafa satmak mecburiyetindedir. Fakat sarraf alıp almamak hakkını muhafaza eder. Ekseriya ucuz bir fiyat ile alır ve bedeli de kısmen borca ve faize tahvil ederek köylüye birkaç para verir. Köylü de sessiz sedasız köyüne geri döner.
Bir tüccar, muhitinin gelişmesiyle orantılı olarak itibarını da arttırır. Cehalet devrinde iptidai birer tüccar olan karaborsacılar, medeniyet devrinin de birer bankeridirler.
Akdeniz kısmı ki, Bursa ve Aydın vilayetleriyle ayrılır. Burası Anadolu'nun en münbit, en zengin kısmıdır. Burada, Türk yalnız değildir. Türk, kimliğine ne kadar alakadar görünüyorsa, Rum da aynı nisbette bulunuyor. Büyük şehirlerin, kasabaların ticaretinin önemli bir kısmı Rumlarda, Ermeniler'dedir. Bilhassa Rumlar, siyasi teşkilatlarıyla bir "Rum muhiti" meydana getirmişler. Türkler içinde bir Avrupa kolonisi gibidirler. Mesela sahil, tamamiyle Yunanlıların elindedir. Bütün deniz sahili, adaların birer karakol nöbetçisidirler. İzmir'den Sivas'a kadar silsile ile uzanan bu teşkilatla alâka dar bir Rum bana dedi ki: "Bu vilayetlerdeki Türkler gittikçe azalmaya başlıyorlar. Bunların evlerini, arazilerini satın almak, cemiyetimizin en esaslı bir işidir. Her ne olursa olsun, bu vilayetin arazisini Rumlara intikal ettirebilmelidir ki, Makedonya'nın çete çarpışmaları başlasın! Dünyanın en cesur ve en metin milliyetçisi köylülerdir." Fakat bu Rum milliyetçisinin de itiraf ettiği gibi, henüz arazinin mühim bir kısmı Türkler'dedir. Çünkü Türk köylüdür. Bu arazi elinden alınabilecek mi? Ne yazık ki, istimlak meselesi şiddetle devam ediyor.
Sayfa 38 - Selis Kitaplar, 1. Baskı: Ocak 2009
Selçukiler devrinde henüz faal olan Türk dehası, Osmanlı devrinin başlangıcında atıllaşmaya başlıyordu. Evvela yorgun idi, Selçukiler zamanındaki manasızlaşan tahsil ile hiçbir şey öğrenmemişti. Bir âlim, kendi zekasından önce evvelki müçtehidlerin yorumlarını izlemek zorundaydı ve bu baskı da bizzat kendiliğinden kaynaklanıyordu. O, anlamayarak, bilemeyerek Arap dehasının mantıklarına ram olurken, herkesin böyle olmasını arzu ediyor ve olmayanlar tekfir ediliyordu. Pek tabii, bu Arap müctehidleri hükümran iken, Arap lisani, Arap terbiyesi, Arap idaresi, nihayet Arap hayatı sosyal hayatı da hükümran olmaya başlıyor. Türkçe okuyabilmek için evvela Arapça'dan başlanıyordu. Dine hiç kimse taarruz edemez, din mukaddestir. Yalnız niçin bir çocuk anlamadığı bir usul ile tahsile başlasın?..
Sayfa 28 - Selis Kitaplar, 1. Baskı: Ocak 2009
"...Bir manevi istiladan başka birşey olmayan din, milletin karakteriyle üst üste gelip çakışarak bir seçilme/ayıklanma devri geçirmiş ise, o hükümetin bir millet hükümeti olduğundan şüphe edilemez..."
Sayfa 15 - Selis Kitaplar, 1. Baskı: Ocak 2009
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.