Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe

Mustafa Kemal Atatürk

Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe Sözleri ve Alıntıları

Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe sözleri ve alıntılarını, Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe kitap alıntılarını, Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
- Niçin kaçıyorsunuz? dedim. - Efendim düşman! dediler. - Nerede? -İşte, diye 261 râkımlı tepeyi gösterdiler. "Filhakika düşmanın bir avcı hattı 261 râkımlı tepeye yaklaşmış ve kemâli serbestiyle ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmışım, efrat on dakika istirahat etsin diye... Düşman da bu tepeye gelmiş... Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek fena bir vaziyete düçar olacaktı. O zaman artık bunu bilmiyorum, bir muhakeme-i mantıkiye midir, yoksa sevki tabiî ile midir, bilmiyorum; "Kaçan efrada: - Düşmandan kaçılmaz, dedim. - Cephanemiz kalmadı, dediler. - Cephaneniz yoksa, süngünüz var, dedim. "Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı'na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile cebel bataryasının yetişebilen efradının marş marş'la benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir zabitini geriye saldırdım. Bu efrat süngü takıp yere yatınca düşman efradı da yere yattı. Kazandığımız an bu andır.
Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Baskı: 1990 | Giriş | Ruşen Eşref Ünaydın - Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat kitabından
Düşmana katiyen tüfenk ve bittabi top ateşi yapılmıyacaktı. Efrat süngü takacaklardı. Tekarrür edecek anda, saffi harb nizamındaki asker hücum yürüyüşiyle düşmana atılacak ve önündeki aver hattı da ana iştirak edecekti. Bir dakika sonra mesele halledilmiş olacaktı. Ondan sonraki safha için şimdiden bir karar veremezdim.
Sayfa 52 - Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Baskı: 1990 | Sekizinci fıkranın Conkbayırı - Şahinsırt'taki taarruzundan. Mustafa Kemal karargâhın başında.
Reklam
Düşman tayyaresinin takibi altında hayvanlarımızı dört nal sürerek Kocaçimentepesi yolunu takip ettik. Kocaçimentepesi'nin cenup yamaçlarından, Kurtgeçidi'ni geçerek Conkbayırı tepesine gitmek istiyordum. Kurtgeçidi'ne tekarrüp ettiğimiz zaman, Conkbayırı tepesinden ve onun daha şimalindeki Boyun noktası civarından düşmanın piyade ateşiyle karşılandık. Düşman buraları tahtı işgalinde bulunduruyordu. Kocaçimentepesi'nde bize mensup hiç bir muntazam kıta yoktu. Derelerde, şurada burada bir takım perakende, bozgun efrat görüyordum.
Sayfa 47 - Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Baskı: 1990 | Çamlıtekke ile Conkbayırı arasında
"Biz ferdî kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz. Yalnız size Bombasırtı vak'asını anlatmadan geçemiyeceğim. Mütekabil siperler arasında mesafemiz sekiz metro, yani ölüm muhakkak, muhakkak... Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına kâmilen düşüyor, ikincidekiler, onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar şayanı gıpta bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kur'anı Kerîm, cennete girmeğe hazırlanıyorlar. Bilmiyenler kelime-i şehadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren şayam hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur."
Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Baskı: 1990 | Giriş | Ruşen Eşref Ünaydın - Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat
Conkbayırı cephesinde bulunan kuvvet, 23 üncü ve 24 üncü alaylardan ibaret idi. Taarruz için istinat ettiğim iki alay da henüz gelmemişti. Gece hulûl etmişti. Bu alayların yollarını şaşırıp hiç gelmemeleri, ihtimal dahilinde idi.
Sayfa 49 - Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Baskı: 1990
Saat zevale yaklaşıyordu. Askerlerimiz sekiz saatten beri ölümle pençeleşmekten bittabi yorulmuşlardı. Arazinin vaziyeti, düşmanın göz açtırmayan keşif ateşleri boğuşan askerlerimize geriden her türlü muaveneti adimülimkân kılıyordu. Zayiatımız da mühim idi. Düşmanı mağlup eden faikiyetimiz olmayıp müthiş ve seri' bir darbe halinde vuku bulan savletimiz olduğunu takdir ediyordum. Binaenaleyh saat 12.15 te sekizinci fırka kumandanına âtideki emri verdim: "Taarruzu kat'ediniz. Conkbayırı ve Şahinsırt'ın garba en hâkim noktası daima elde bulundurulacak surette kıtaatınızla işgal ettiğiniz hattı tahkim ediniz." Anafartalar Gurubu Kumandanı M. Kemal
Sayfa 57 - Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Baskı: 1990
Reklam
Bazı kumandanlarca mesuliyet yükünü başkalarına yükletmek cihetlerine sapılmağa başlandığı zehabına bile düşüldü. Hakikaten mesuliyet yükü her şeyden, ölümden de ağırdır.
Sayfa 24 - Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Baskı: 1990
Tarih ne güzel aynadır. İnsanlar, bahusus ahlâkta mütekamil olmayan kavimler, en büyük mukaddesat karşısında bile hasis hissiyata tâbi olmaktan men'i nefs edemiyor. Tarihin sinesine geçen büyük hâdisatta, bu hâdiseler içinde âmil ve fail olanların etvar ve harekât ve muamelâtı onların ahlâk seciyelerini ne bariz gösterir.¹
Sayfa 25 - Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Baskı: 1990 | ¹Bu paragraf sonradan kırmızı kurşun kalemle çizilmiş
Bu eser, Atatürk'ün el yazısile, bir okul defterine yazılmıştır. Bunların, şüphesiz, en kıymetli bir tarafında, hâdiseleri sıcağı sıcağına tesbit etmiş olmasıdır. Vak'aların bütün heyecanını yazının karakterinden, bazı yerlerinin gayet sert şekillerle yazılmış olmasından daha iyi hissediyoruz. Bu yazılar faksimile usulile neşredildiği zaman, Atatürk'ün enerjisini, heyecan ve asabiyetini âdeta gözle görmek mümkün olacaktır.
Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Baskı: 1990 | Giriş - Uluğ İğdemir
Muharebede kuvvetten ziyade, kuvveti maksada muvafık sevk ve idare etmek mühim olduğu düşünülmüyordu.
Sayfa 23 - Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Baskı: 1990
Reklam
...kolordu erkâniharbiye reisi: "Bu arazide ancak çeteler yürüyebilir" dedi. Kolordu kumandanı bana tevcihi hitap ederek dedi, ki: - Düşman nereden gelecek? (Elimle Arıburnu cihetini ve Suvla'ya kadar bütün sahili göstererekten) buradan! dedim. - Peki, farzedelim, ki oralardan gelsin! nereden hareket edebilecek?. - (Tekrar elimle Arıburnu cihetinden başlayarak Kocaçimen tepesine doğru bir nısıf daire işaret ettim) buradan hareket edecek! dedim. Kolordu kumandanı gülerek omuzumu okşadı ve: - Merak etme Beyefendi gelemez! dedi. Tefhimi meramın gayri mümkün olduğunu görünce, artık tatvili münakaşaya lüzum görmedim. Yalnız "inşaallah efendim, sizin takdiriniz veçhile olur." demekle iktifa ettim. [Tasavvur ettiğim ve tasvirine çalıştığım hasım teşebbüsatı 24 temmuzdan itibaren aynen vaki olmağa başladığı zaman, iki ay evvel maruzatımı takdir etmemekte ısrar edenlerin nasıl mütehassis olduğunu bilemem. Yalnız fikren hazırlanmamış oldukları harekâtı hasmane karşısında pek nakis tedbirlerle vaziyeti umumiyeyi ve vatanı pek büyük tehlikeye maruz bıraktıklarına vekayi şahit oldu.]¹
Sayfa 15 - Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Baskı: 1990 | ¹Parantez içine alınan son kısım sonradan kırmızı kalemle çizilmiş.
Tarih, toplumun benliğine ilişkin bilinci, dolayısıyla kimliğidir. Geçmişini topyekûn unutmuş insan, hafızasını yitirmiş, varlık omurgasını kırmıştır. İleride kendisini bekleyen ise ya uyuşup felç olmak ya da ölüp gitmektir.
"Vaziyet umumileşmiş, Anafartalar'a çıkmış ve çıkmakta olan büyük düşman kuvvetlerini nazar-ı dikkate almak ve ona nazaran umumi tedbirler ittihaz ederek sevk ve idareyi tehit ve temin etmek lazım geldiğinden kendisinin "Çare kalmadı mı?" sualine verdiğim cevapta bütün mevcut kuvvetlerin taht-ı kumandama verilmesinden başka çare kalmadığını söyledim. Mumaileyh "Çok gelmez mi?" sözüyle mukabele etti. "Az gelir!" dedim.
Ben şu haberi bekliyorum: Siperlere giren düşman mahvedilmiş, düşman siperlerine askerlerimiz girmiştir. Bundan başka hiçbir haber -bence- önem taşımamaktadır.
Sayfa 140Kitabı okudu
134 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.