Murat ARSLAN, uzun ve zahmetli bir mesainin ürünü olan söz konusu çalışmasında, Anadolu 'ya yerleştikten sonra "Galatlar" adıyla anılmaya başlayan kavimle ilgili antik kaynakların hepsine ve en eskisinden en yenisine kadar tüm modern literatüre ulaşmaya çabalayarak elde ettiği bilimsel sonuçları sistemli bir bütün halinde ortaya
Caesar'a göre, kendi dillerinde "Keltler" Latin dilinde ise, "Galyalılar" (= Galli) diye anılan kavmin ataları Ren ( Rhenus) Irmağı'nın kuzeyindeki Herkynia Ormanları'nda otururlardı. Bu ormanın genişliği yük taşımayan bir insan için dokuz günlük bir yola tekabül ediyordu. Ormanın kapladığı alan Ren ve Tuna (Danuvius) ırmakları boyunca devam etmekteydi. Fakat Gallerin nüfuslarının çokluğu ve sahip oldukları arazilerin azlığı nedeniyle Ren lrmağı'nın güney tarafında koloniler kurmaya başlamaları, bu bölgenin Germen kabileleri tarafından işgaline yol açmıştır. Nüfuslarının azalması dolayısıyla Germen baskısına dayanamayan bazı Gal kabileleri de Ren Irmağı'nın güney tarafına göç etmek zorunda kalmışlar, bu şekilde Ren Irmağı'nın iki yakasına yerleşmiş olan bu Gal ve Germen kabileleri bazen birbiriyle çarpışmış, bazen de müttefik olarak yabancı güçlere karşı birleşmişlerdir.
Diğer yandan, bu sözcüğün etimolojik açıdan incelendiğinde, eski İrlanda dilindeki "savaşçı" (galdea) ya da "şampiyon" ( gallart) kelimeleriyle olan yakın benzerliği dikkat çekmektedir.
Caesar Gallia'yı üç ana bölüme ayırmıştı:
Belga'lar, Aquitan'lar ve üçüncüsü, kendi dillerinde Keltlerı Latince'de "Galler" ( Galli) diye anılan kavimdi.
"Kelt" isminin anlamı belirsizdir. Bu isim Hellence'de KEA-kökünden gelen, "yükseltme", "övme" ya da "vuruş" anlamında bir sözcük olabilir.
Romalılar tarafından "Galler (Galli) olarak adlandırılan bu topluluğa, M.ö. 387 yılında Roma'yı yağmalarken çıkardıkları "gürültü" nedeniyle Latince tumultus, ya da "yabancı", "düşman" anlamına gelen hostis sözcüğünden dolayı bu ismin verildiği düşünülmektedir. Öte yandan, Galli sözcüğü, Apollo'nun öfkeli, çabuk kızan bekçileri horoza benzetildiklerinden Latince Gallus sözcüğünden ya da bu kavmin kuzey ülkelerinden gelen insanlara has, süt rengi derileri olması nedeniyle Hellence "süt" (= kelimesinden türemiş olabilir. Nedeni her ne olursa olsun, Romalılar M.ö. 387 yılından Caesar'a kadar olan süre içerisinde Galli sözcüğünü, geleneksel olarak, bütün Kelt dilini ve kültürünü taşıyan topluluklar için kullanmışlardır.
"Galatlar" formu ise, belki Gallus ve o KEA'tos sözcüklerinin birleşmesindenı; belki de topraktan doğdukları için Hellence'deki "Toprak Ana" sözcüğünden türemiştir. Bununla beraber, Hellence'de "süt" sözcüğü, Antikçağ giz bilgilerine göre, yaşamın simgesi sayıldığı için "Galatlar" sözcüğünün Hellence "süt yolu", galatai "Samanyolu" anlamına gelen kelimesinden de türemiş olabileceği düşünülmektedir.
Keltler, M.ö. VI. yüzyıldan itibaren Hellenler tarafından Güney Fransa'da, Massalia'nın (Marsilya) doğusunda ve kuzeyinde yaşayan barbar topluluklar olarak tanındılar. Keltler hakkında ilk defa bilgi veren antik yazar, M.ö. VI.-V. yüzyılda yaşamış olan Miletoslu Hekataios'tur. Hekataios'un "Yeryüzünün Tasviri" ( Periodos Ges) adlı
... .Hellenistik krallar, "Galat" adının yarattığı korku ve yenilmez Galat savaşçılarının amansız silahları olmadan hiçbir şeyin ne krallıklarını garanti altına alabileceğine, ne de kaybedilen bir şeyin tekrar kazanılabileceğine inanıyorlardı. ...
lust. xxv. 2
Hellenistik Çağ Tarihi'ne henüz Bil.kent Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü'nde lisans öğrencisiyken ilgi duymaya başlamış ve o zamanlar bu alanda birkaç ödev ve seminer çalışması hazırlamıştım. Bu bakımdan, Marmara Üniversitesi Eskiçağ Tarihi Yüksek Lisans Programı'nda bir tez konusu seçmem gerektiğinde, Küçükasya Hellenistik Çağ
Ayrıca, yayın hayatına başladığı 1978 yılından beri, yayımladığı birbirinden değerli eserlerle Türkiye'de arkeoloji, sanat tarihi, Eskiçağ tarihi, klasik filoloji, nümizmatik, epigrafya, tarihi coğrafya, antropoloji, etnografya alanlarına çok büyük katkılar sağlayan ve adı ülkemizde artık bu bilim dallarıyla özdeş hale gelen Arkeoloji ve Sanat Yaymlara'nı da burada anmadan geçemeyeceğim. Başta üniversiteler olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının dahi yayın faaliyetini sürdürmekte zorlandığı, birçok özel yayınevi ve kitabevinin kapanma noktasına geldiği yahut güçlükle ayakta durabildiği günümüz ekonomik koşullarında Arkeoloji ve Sanat Yaymları'nın -Türkiye.de arkeoloji gibi, kitap satış şansı açısından maalesef daima risk taşıyan bir alanda- hfila ilk günkü heyecanı duyarak büyük bir inanç, kararlılık ve özveriyle yayınlarını sürdürme gayreti içinde bulunması her türlü övgüye değer. Bu güzel ve yararlı kitabı da Türk bilim ve kültür hayatına kazandırması dolayısıyla, Arkeoloji ve Sanat Yaymları'na, sahipleri, değerli dostlarım Sayın Nezih BAşGELEN ve Sayın Bilge BAşGELEN'in şahıslarında takdir ve tebriklerimi sunmayı zevkli bir görev sayıyorum. Galatlarla ilgili araştırmaların ve yayınların artması, bu kitabı başka yapıtların izlemesi temennisiyle ...
İstanbul, 2000
Doç. Dr. Ahmet Vedat ÇELGİN
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü Öğretim Üyesi
Pelasg'lar, Lelegler, Karlar gibi, Hellen tarih yazarları aracılığıyla haklarında bilgi sahibi olduğumuz halklar da aynı coğrafyayı paylaşarak isimlerini Anadolu tarihinin parlak sayfaları arasına yazdırmışlardır.
Dolayısıyla biz de, Hellen yazarlarının kullandıkları ifadeler söz konusu olduğunda "Kelt" Latin yazarların
ifadeleri söz konusu olduğunda "Galyalı" (Galli) ve M.ö. III. yüzyılda Avrupa üzerinden Küçükasya'ya göç eden Keltler söz konusu olduğunda ise, "Galatlar" sözcüğünü kullanacağız.
M.ö. III. yüzyılda Hellenistik Mısır Kralı II. Ptolemaios'un saray şairi olan Kallimakhos, daha da ileri giderek, "Delos'a İlahi" ( Hymnos eis Delon) adlı eserinde Galatları Titanların soyundan türemiş, korkusuz insanlar olarak tanımlamıştır. Daha sonraları Diodoros, Parthenios ve Ammianus Galatos ya da Keltos'un babasının Herakles olduğunu iddia ederek Galat soyunu bu tanrıya bağlarlar. Sonuç olarak, sebebi her ne olursa olsun, M.ö. 111. yüzyıldan itibaren "Galatlar" sözcüğü, hem Hellenler hem de Romalılar tarafından, üç büyük kol halinde Avrupa 'nın içlerine yapılan bir yağma hareketinden sonra Küçükasya 'ya geçen ve sonraları Kızılırmak yayı içinde, Orta Anadolu'nun kuzeyinde, doğudan Pontos ve Kappadokia; batıdan Phrygia; kuzeyden Paphlagonia'yla sınırlandırılmış bölgede oturan halkları adlandırmak için kullanılmıştır.
Gerek askeri ve siyasi alanda oynadıkları önemli roller gerekse, kurdukları yerleşme yerleri ve kaleler, dinsel inançlar, coğrafi adlar gibi alanlarda bıraktıkları kalıcı izlerle Hellenistik ve Roma çağları Anadolu' sunun siyasal, sosyal, kültürel tarihine mal olmalarına; ayrıca haklarındaki bilgilerin her yıl yapılan araştırmalarla giderek