Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Rastlantıların Ötesinde

Apophenia

Ramazan Sarısakal

Apophenia Gönderileri

Apophenia kitaplarını, Apophenia sözleri ve alıntılarını, Apophenia yazarlarını, Apophenia yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir yazıya değil de bir resme bakar gibi okusanız yazdıklarımı diyorum... Eğilmiş kelimelerimi görseniz örneğin... Sevgiyi neden kahverenginin bu tonunda yazdığımı düşünseniz... Ancak o zaman anlar gibi olursunuz içinde 'm' harfi geçen kelimelere olan düşkünlüğümün bir çocuğun kuş denilince onu çizmesine denk olduğunu...
Sayfa 147Kitabı okudu
Yaşadıklarımı anlatamam. Yaşadıklarımla anlatabilirim ancak. Her yaşadığımı bir kelime yapar çıkarım üstüne ve sesimi duyurmaya çalışırım ki kimilerinin dua dedikleri şey de bu olsa gerek. Yaşadıklarının kelimelere sığmadığı gibi kelimeler de sığmaz ağzına...
Sayfa 146Kitabı okudu
Reklam
İyi şiir okuduğu söylenenlere dikkat edin, onlar şiirin kendilerini okumasına izin verenlerdir... İyi şiir okuyanlar şiiri alıp bir yere götürmeye çalışmazlar aksine şiirin onları bir yerlere götürdüğüne şahit oluruz... Sesiyle şiiri güzelleştirmeye çalışmaz aksine şiirin sesini güzelleştirmesine izin verir iyi şiir okuyanlar...
Sayfa 166Kitabı okudu
Şiirin derdi anlatmak değil anlamaktır... Okuyucu için de böyledir şair için de... Bu sebeple 'anlattığı bitince başlar' şiir...
Sayfa 166Kitabı okudu
yalın-ız…
Yalnızken, kelimeleri ısınmak için kullanır insan... Belleğinden toplayıp sürter onları birbirine... Kıvılcımında yakar kelimeleri de hatırlattıklarını da... Yalnızken, yılları çekmece olarak kullanır insan... Tıka basa atıldıkları için kapağın kapanmasına engel olan hatıraları teker teker katlar ve kapatır o çekmeceleri.. Kalabalıkta hep birileri anlamaz ya bizleri, yalnızlık bizim kendi kendimizi anlamamamızdır....
Sayfa 140Kitabı okudu
"Şeyler bıkkın kişiye, eşit olarak düz ve gri tonlarda görünürler, hiçbir nesne ötekilerin üstünde bir tercih edilebilirliği hak etmez." der bunu açıklarken Simmel.
Sayfa 136Kitabı okudu
Reklam
...fakat ne yazık ki bizlerin 'kararlar' verecek kadar zamanımız var... Düşünecek kadar değil... Hemen bir karara zorladık kendimizi neyin açılmış hali olduğumuzla ilgili olarak... Oysa bize gereken düşünmek... O halde tekrarlayalım. Konu hakikatse eğer, "Aramaktan vazgeç demiyorum. Bulmaktan vazgeç!"
Sayfa 118Kitabı okudu
Ezberlenmiş Cevapları Yaşıyoruz
"-Neden gözün kapalı yürüyorsun? +Bütün yolları ezberledim.. -Ama düşebilirsin. +Bütün düşüşleri de ezberledim.." P.Coelho en sık rastladığımız hislerden birisini yazmış: "Tam bütün cevapları bulduğunu düşünürsün, sorular değişir." Artık hazır olduğunu düşünürsün sıradaki sorulara/sorunlara... Hepsine verecek bir cevabın, karşı koyabilecek gücün vardır... Dancer in the Dark'taki ifadelerle deha söyleyecek olursak, yolları da düşüşleri de ezberlediğini düşünürsün... Tam bu esnada Osho'nun bahsettiği bir durum ortaya çıkar: "Sen cevapları ezberliyorsun.. Oysa hayat aynı soruyu iki kere sormaz.." Birikmiş cevaplar sadece ağırlık yapar sana, hareket edemez olursun hantallıktan...
Sayfa 116Kitabı okudu
Hölderlin Ve Çocuğa Dair
"Onda hazineler gizlidir; kendi kalbini, hayatın zavallılığını tanımaz.. Ölümsüzdür çünkü ölümü bilmez.." "Çocuk barış halindedir; kendi karşısına, kendi düşmanı olarak çıkmamıştır daha.." "O ne ise tamamen odur ve onun için bu kadar güzeldir.." "Çocuk Tanrısal bir varlıktır: İnsanların bukalemun renklerine bulanmadan önce.." Yukarıda okuduğunuz dört cümle Heidegger'in şairi Hölderlin'e ait. Böyle anlatıyor Hölderlin çocukları ve çocukluğu... Safranski ise Schiller'den "İnsan sadece kelimenin tam anlamıyla insan olduğu yerde oyun oynar ve sadece oyun oynadığı yerde tam olarak insandır." alıntısını yapar. Freud'a göre ise iyi bir yazar oyun oynayan çocuk her ne yapıyorsa onu yapabilen yazardır. İlkçağ filozoflarını büyük sorular soran çocuklara benzetir Heidegger örneğin. Oyuncaklar arttı oyun kalmadı... Çocukluk denilen pedagojik baskı arttı çocuk kalmadı... Örneğin iki yaş grubu 'çocuk'lara yapılan ön ergenlik bir tanıdan ibaret mi, yoksa uyguladıklarımızın yan etkisi mi? Çocukluktan ergenliğe müthiş bir hızla geçiliyor artık ne yazık ki.. Ergenliğin çıkışı ise henüz bulunamadı sanırım...
Sayfa 115Kitabı okudu
"Bir hayalden uyanmak, en az doğmak kadar acı verir..." -J.Joyce/ Gözünü Kapat ve Gör
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
Freud'un sanatçılık ile nevroz arasında kurduğu bağı haklı çıkarırcasına intihar oranı yazarlarda çok daha fazla görülüyormuş... O yazarlardan birisi olan Pavese'nin intihar ettiği otel odasındaki notlarda: "Şu anda yapabileceğim tek şey... Boğuntuya son verecek yanıtlar bulmaya çalışmak..." yazıyor örneğin. Hep düşünmüşümdür... Pavese bahsettiği boğuntuya yanıt bulamadığı için mi intihar etmiştir? Yoksa bulduğu yanıt mıdır intihar?
Sayfa 112Kitabı okudu
Belki de...
Ne güzel söylemiş Özdemir Asaf: "Binlerce belki geçiyordu geceden..." Bir tanesinin çengeli takılır zihninde... Artık o belki'ye sarılıp uyumaktan başka çare kalmaz... Uyku tutmayanlar ikiye ayrılır diyebiliriz o halde... Koyunları sayanlar ve belki'leri sayanlar... Belki'ler köklerini gündüzlere salmıştır... Gündüzleri beslenip geceleri dalarlar zihnimize en semiz halleriyle... Bu sebeple olacak ki "Uykusuzluk çekenlerin, geceyle aralarının bozuk olduğunu sananlar yanılırlar. Onlar genelde gündüzle sorunlarını çözememiş insanlardır." satırlarını mıh gibi tutarım hep aklımda... "Acının çok ince bir zaman ölçüsü vardır, anları bile böler.." der, Danton'un Ölümü kitabında G.Büchner. Özellikle de geceleri... Dilim dilim eder hayatını gözlerinin önünde... Belki'lerden ve acılardan kaçmak istersiniz... Çok uyumak kaçmaktır... Uyuyamamaksa yakalanmak... Bundandır ki uyursan gece biter... Uyuyamazsan sen...
Sayfa 111Kitabı okudu
Tam 6 Eylül 1899'da Freud, Düşlerin Yorumu'nu bitirir ve Fliess'e şöyle yazar: "Üslubum ne yazık ki yetersizdi çünkü bedensel açıdan çok iyiydim. İyi yazmak için, biraz acı çekmem gerek."
Sayfa 109Kitabı okudu
Gözyaşı Vadisi
Dante'nin cehennem tasvirlerinin cennet tasvirlerinden çok daha güçlü olması eskiden bu yana acıtmıştır içimi. Sanırım bunun sebebi cehennemi her saniye hatırlatacak bir dün yada yaşıyor olmamız... Cennet kelimesinin bahçe anlamına geldiğini ve aslında bu dünyada bir yer olduğunu iddia eden yorumları duymuşsunuzdur... Peki ya cehennemde böyleyse? Cehennem kelimesinin kökeni İbraniceye kadar dayanır.. 'gēhinnōm / Gözyaşı vadisi' Dünya için gayet uygun gibi... "Hepimiz çukurdayız ama bazılarımız yıldızlara bakıyor" demişti O.Wilde.. Belki de Wilde'ın bahsettiği bu vadi/çukur gözyaşı ile dolu olsa gerek... Bizi boğan da/cehennemde hissettiren de dindiremediğimiz bu gözyaşlarıdır belki de... Camus'ye göre ise "Cehennem böyle bir yer olmalı, ışıklı tabelalar arasında yürüyüp, kendi fikirlerini ifade edememe hâli..." Tacizkâr ışıklarla karartılmış sokaklarda, kendini kelimelerle ifade etmeye zorlanan gözyaşlarının ağırlığıyla dolaşmak... Ve size cehennemi hissettiren bu hâli, neredeyse her gün gayet normal bir şeymişçesine yaşamak zorunda kalmak... Tekrar ve tekrar... Çünkü S.King'in de dediği gibi "Cehennem tekrardır.. Özetle söylemek gerekirse, "Belki de bu dünya, başka bir gezegenin cehennemidir..." Huxley
Sayfa 102Kitabı okudu
908 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.