Haset eden kişi için dalâlet, şaşkınlık ve hüsran olarak şu yeterlidir ki, kendisi Allah teâlâ'mn nimetine düşman, iradesine muhalif ve hükmüne kızgındır. Bunları değiştirmeye ve etkilemeye de gücü ve kuvveti yeterli değildir.
Allah Resûlu Aleyhissalatu vesselâm da şöyle buyurmuştur:
"İnsanların en şerlisi, dost ve ahbâbı birbirinden koparan ve suçsuzlar için suç ve kusur arayan kimselerdir."
Gerçek müslüman lâf üreten değil, iş üretendir. O çok iş yapar ve az konuşur. Allah Resûlu Aleyhissalatu vesselâm şöyle buyurmuştur:
"Bir kavim ameli terk ederse, Allah teâlâ onları konuşmakla meşgul eder."
Bu sebeple, ihtiyaç için çağırırken, "ya Allah!" diye çağrılır.
Çünkü Allah teâlâ uluhiyet zirvesinde, kul ubudiyet çukurunda, O izzet ve gına makamında, kul fakr ve zillet eşiğindedir.
Hz. Ali'ye sorulmuş:
"Gördüğün bir ilâha mı, yoksa görmediğin bir ilâha mı kulluk ediyorsun?" Kendisi şu cevabı vermiş:
"Gördüğüm bir ilâha kulluk ediyorum. Ancak O'nu gözlerimle değil, kalbimle görüyorum."
Bil ki, insanın kendi amellerini kendi kudretinden bilmesi şirktir. Çünkü bu amelleri yaratan da Allah teâlâ'nın kudretidir. Kul ise, sevap kazanmak veya cezaya müstahak olmak için bunlara talip olur.