Günümüzde politikanın yalanlarla dünyayı yeni değerlerle inşasında bize farklı ve özgün bir bakış açısı kazandıracak, Nietzsche'nin "benim okurlarım daha doğmadı" sözü ve sonradan bu dünyayı anlamamızda rehber olması önem taşır. Bazı nihilistler gerçek bir dünyanın olmadığını öne sürerken yaşadıkları değer boşluğunu iyi şekilde yansıtırlar. Gerçek dünyanın olmadığı savı ise, her şeyin kökeninin bizde olduğu, perspektifini kendimizin eğip bükerek oluşturduğu ve bunun sonucunda da yalanlarla bir yaratıcı rolünü oynayarak düşünceye kutsallık (yaratıcılık) kazandırmaktır (bozum ve yeniden inşa - postmodernizm).
Apollon "ışıldayan tanrı, ışık tanrısı"nın görsel temayülü
Müzik alemine hükmeden Dionysos'un görsel olmayan, "görüntüsel olmayan" temayülü
Apollon ışık ve bilgelik tanrısı olarak Batı felsefe ve düşünce geleneğine dair metafora uyan bir temsildir. Bunun altında yatan Apolloncu geleneğin tarihsel izdüşümü önemlidir.
Nietzsche ışıldayan tanrı Apollon'a yanılsama tanrısı olarak da bakmakta, bu nedenle Almancada hem ışık hem benzerlik ya da yanılsama anlamına gelen Schein sözünü kullanır.
Bu metinleri değerlendirirken, tarihi Apollon ve Batı düşünce tarihinin Antik Yunan'a uzanan köklerini bilerek Nietzsche okumanın faydaları çoktur.
Politik olarak "ışığın çocukları" veya sinema tarihinde (Yıldız Savaşları) karanlık ve aydınlık zıtlığı kullanılırken yapılan Apollon'a gönderme de bu sebeple önem taşır, çünkü ışık aynı zamanda yanılsama için önemli bir araçtır. Medyanın, sinemanın, gösteri sanatlarının politik alt metinleri kullanmada ne kadar güçlü olduğu, medya yalanlarının büyük savaşları başlatmada oynadığı rolden anlaşılabilir.
Nietzsche'nin mite veya benzerine dönme girişimi (simulacrum) günümüzdeki gücü elinde bulunduranların simulacrum ve simülasyonla sanatı yanılsama yönünden bakamayacak kadar abartıp sanatla doğrudan hakikate ulaşım olarak bağ kuranlara önemli ve çağını aşan bir göndermedir. Bugünün felsefecilerinin aynı kökenden aldıkları eğitim nedeniyle veya Nietzsche felsefesiyle bağın zayıf olmasının sonucu olarak anlayamadıkları, onun şaşmaz bir şekilde parmak bastığı sanatın "gerçekliğin kendisini" değil, benzerini verdiğidir.
Belki de bu ve benzer sebeplerle postmodernizme ilham olurken, bu akımın öncüleri de onun ayak izlerinden giderek sanat yoluyla gerçeği sorgularken gerçek değil, varyasyonu derler (Andy Warhol'un sanat eserleri).
Gerçekten de sanatın bu yönünü kullanarak alt metin olarak bir kitleye her şeyi yaptırabilirsiniz.
Nietzsche'nin gerçeğe nasıl ulaşırız sorusu zamansız bir sorudur ve günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Dolaysız yoldan gerçeğe giden ve bir aracı kullanmayan, sezgi ve algılarımızla bilivermemizi sağlayabilecek, bu sebeple de en güvenilir ve saf olacak bir yol, yordam insanoğlu için henüz yoktur. Bu nedenle de gönülsüz de olsa Nietzsche de kavramlarla gerçeğe ulaşıp ifade etmeyi gerekli görür. Kavramların sezgi ve dolaysız yoldan görü olmadığını da vurgular. Sanat, bilim, metafizik, ahlak kavramsal olarak gerçeğe ancak dolaylı ve bu sebeple yanlı ulaşma olduğu için, elde tek kalan, gerçeği ifade edişte "metnin kendisinin üslubu, iç işleyişleri"dir.
Bu ise, Nietzsche'nin dili kullanmada fragmanlarla ifade etme pratiği geliştirmesine sebep olur.