Dizinin büyük bir hayranı olarak kitabı bu kadar geç okumuş olmam kitabı okurken devamlı olarak üzdü beni. Yer yer keşke diziden önce okuyabilseydim desem de yaşımın buna pek müsait olmaması içimi rahatlatıyor. Her ne kadar dizi ve kitap arasında çok büyük farklılıklar olsa da yersiz eleştiri hem diziye hem de kitaba çok büyük haksızlık olur. Benim okuduğum baskının sonunda Mehmet Rauf’un Servetifünün dergisinde kitapla ilgili yer almış düşünceleri vardı. Bunu okumak çok keyif verdi bana ama romanın Nihal üzerinden devam ettiği ve onun hikayesi olduğu düşüncesine pek katılamıyorum. Çünkü kitapta birçok karakterin dünyasına ait öyle güzel betimlemeler öyle iyi ruhsal çözümlemeler vardı ki zaten kitabı tek bir gözle ya da tek bir bakış açısıyla okumak mümkün olmuyor. Kendinizi her kahramanın yerine ayrı ayrı koyuyorsunuz ama yine de sonuç tam bir kaos. Kim haklı kim haksız karar vermek oldukça güç. Sadece kitabı okumuş olsaydım büyük ihtimalle behlülden nefret eder, bihtere de yanlış beklentiler üzerine kurduğu evlilik yüzünden asla acıyamazdım. Ama diziyi izlemiş olmak tabiki beraberinde bir önyargı getirdi ve diziden içimde yer etmiş duygularla bihtere çok üzüldüm hep. Gerçekten dönemine göre Halit Ziyanın bir şaheser çıkarttığını düşünüyorum. Ayrıca uzun yıllar önce okuduğum Eylül kitabının da bu hikayeye benzer şeyler işlediğini hatırlıyorum ve aşkı memnudan sonra yazılmış olmasına rağmen nasıl aşkı memnu değil de eylül ilk psikolojik roman unvanını aldı bunu merak ettim doğrusu.