Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Aslında Bir Sanat Var

Sadettin Ökten

Aslında Bir Sanat Var Sözleri ve Alıntıları

Aslında Bir Sanat Var sözleri ve alıntılarını, Aslında Bir Sanat Var kitap alıntılarını, Aslında Bir Sanat Var en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Reklam
Şurası bir gerçektir ki insanın iç âlemini hiçbir zaman ve mekânda tek bir boyuta indirmek mümkün değildir.
“Hayat zengin ve renklidir.”
“Eserle temas kurduğumuz anda modernitenin izin verdiği tek nitelik olan hazzın yanına kontrolümüz dışında hatıralar,çağrışımlar,hayaller ve arzular birbiri ardınca gelip yığılır iç dünyamıza.Modernitenin estetik tavır ilişkisini sadece haz duymaya indirgemesi,iç âlemimizi böyle yalıtılmış bir yalnızlığa mahkûm etmesi hayatın gerçekliğinden ve bütünlüğünden kopmuş rasyonalist bir yaklaşımın ürünüdür.Ne mutlu ki hayat,rasyonalitenin dar kalıplarına girmeyecek kadar zengin ve renklidir.”
Sayfa 64 - Tuti KitapKitabı okudu
kimlik karmaşasına düşmeden;
“Kendi kimliğimizi doğru tanımlayıp netleştiremediğimiz sürece modernitenin ürettiklerine hayranlığımız ve onları tanımamakla kendimizi eksik hissetme durumumuz devam eder.”
Reklam
kimi boş hayaller!
Sanayi devrimi ile teknolojik açıdan dünyaya hâkim olan modernite,bu teknolojik hâkimiyetini düşünsel ve duygusal hegemonya ile tamamlamak iddiasındadır.
Aslolan;
İnsan için en üst ve belirleyici değerler manzumesi varlık,hayat ve insan ile ilgili değerlerdir.
Sayfa 61 - Tuti KitapKitabı okudu
Sanat bir ihtiyaçtır.
“İnsanın fiziksel varlığının birtakım nesnelere muhtaç olması gibi duygusal alanı da duygusal eser ve birikimlerle beslenmek ihtiyacındadır.”
Muhakkak;
“Aklın yolu birdir.Buna karşılık sanatın yolu birçoktur.”
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
''insan bir damla kan ve bin endişe''
Kanaatimize göre bir insanı tanımak bir eseri tanımaktan daha zordur. Belki de insanı tanımak mümkün olmayacaktır. Çünkü eser bitmiş, tamamlanmış ve noktası konmuş bir bütünlüktür; insan ise her an değişen iç dünyasındaki oluşumları bizzat kendisinin bile açıklayamadığı bir giriftler yumağıdır.
Tuti KitapKitabı okudu
Şehir kırsal değildir, orada kullanılacak yeşil dokunun ve doğal çiçekli bezemenin bir ölçüsü olmalı. Yetişkin, sokak ve caddelerden geçerken bina cephelerini görür. Burada girişler çok önemlidir. Gerek bina cephelerindeki yazılar ve bezemeler gerek yol üzerindeki dükkânların tabelaları ve vitrinleri sanatsal dokunuşlarla renklendiklerinde yoldan geçenleri farkında olmasalar bile estetik haz ve zevk yönünden belli bir seviyeye eriştirir. Bina cepheleri yapıldıkları dönemin üslubuna göre bezemeler ihtiva eder veya etmelidir. Yazılar ve bu yazıları taşıyan tabelalar da o mekânın adı ve işlevi hakkında bilgi vermek yanında ayrı bir sanatsal düzeye ve estetik göndermeye sahiptir yahut sahip olmalıdır.
Sayfa 166 - 167Kitabı okudu
Güzelin hemen yanında yer alan ve akla gelen "yüce", bir sanat değeri olmakla beraber sadece Allah'ın eserine atfedilen bir niteliktir. İnsanın yüce bir eser ortaya koymaya dirayeti ve mecali olmaz. Çünkü yüce; beşerin kavrayamayacağı, onu korku ve ümit arasında bırakan, hürmet duygularına yönelten, esrarlı, vakur ve azametli bir büyüklüktür. Bu nitelikleri ancak Allah'ın eserinde görebiliyoruz. Evren, sema ve yıldızlar, dağlar ve denizler, Allah yolcusu bir insan; yücenin tecelli ettiği mahaller ve varlıklardır. Ruhun ve insanın duygusal âleminin, yüce değerini tatmaya ve yüce ile tanışmaya ihtiyacı vardır. Muhatap yüce ile karşılaşıp onu idrak edince Allah'a karşı olan aczini ve kulluğunu hisseder. Hayret ve hayranlık duyguları içinde kulluğunu tazeler. Nadir de olsa bazı kereler Allah yüce değerinden bir tecelliyi sanatkâra ilham etmiş, o da bu emre ittibâen (uyarak) bu değeri eserine nasıl olduğunu bilmeksizin yansıtmıştır. Böyle bir eserle karşılaşan muha- tap; bu eseri bir anda gerçeğiyle mukayese eder ve eserden müessire intikal ederek gerçeğin sarsıcı ve kavranamaz bü- yüklüğü karşısında kulluğunun ikrarı ile Allah'a bağlılı- ğını tazeler.
Sayfa 261 - 262Kitabı okudu
Ruh ezelden cemal ile birlikteydi, sonra cemalden ayrılarak yeryüzüne indi. Yeryüzündeki hayatı cemale büyük bir özlem ve iştiyak içinde geçmektedir. Allah kulunun bu derin ve coşkulu arzusunu ve ihtiyacını, güzelin aşikâr ve mestur (gizli) tecellileriyle lutf ve inâyet göstererek yerine getiriyor. Niyazî-i Mısrî bu hali bir nutkunda şöyle ifade ediyor: Ey garib bülbül diyarın kandedir. Bir haber ver gülizárın kandedir Sen bu ilde kimseye yâr olmadın Bir haber ver gülizarın kandedir (...) Gökte uçarken seni indirdiler Çár ânâsır bendlerine urdular Nûr iken adın Niyazı koydular Şol ezelki itibarın kandedir Güzeli hissetmek için belli bir eğitimden, daha doğru tabiriyle belli bir seyir sürecinden geçmek lazım. Bu seyir sürecinde güzeli temaşa eden ehil kimselerle birlikte olunur, onlara iştirak edilir, zihin ve kalp her an uyanık olarak onların halini kabule müştak bir durumda olmak icap eder. Malumdur ki "Hal sâridir." derdi Fethi Gemuhluoğlu Bey. Bu seyirde temaşa ehli, güzele müştak olan ruha sevmeyi öğretir. Güzel, seversen zuhur eder. Seven her şeyi güzel görür. Değil olağanüstüyü, olağanı bile... Allah dostları "Sevginin cünun hali aşktır." buyurmuşlardır. Aşk coşkundur. Aşk gelince akıl zâyi olur. Yunus Emre diyor ki: (...) Bu denize düşen ölür dediler Ölür ise ko ki ölsün n'olısar Aşk gelicek cümle eksikler biter Bitmez ise ko ki kalsın n'olisar (...)
Sayfa 259 - 260,261Kitabı okudu
Ruhsal hazla tanışan birey bedensel, geçici ve küçük çıkarların peşine takılmaz, bunlar ona cazip gelmez.
Sayfa 159Kitabı okudu
265 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.