Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atatürk ve Devrimcilik

Bülent Ecevit

Atatürk ve Devrimcilik Sözleri ve Alıntıları

Atatürk ve Devrimcilik sözleri ve alıntılarını, Atatürk ve Devrimcilik kitap alıntılarını, Atatürk ve Devrimcilik en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Devrim
Bir insanın başına fes yerine şapka giydirmekle, giyim kuşam ya da yazı değiştirilmekle, kadınlar peçe altından çıkarılmakla, hele lâiklikle, toplumda pek çok şey değişebilir ve değişmiştir.
Sayfa 70
Atatürk Halkçıydı
Atatürk'ün devrimci davranışlarının başında halkçılık gelir. Atatürk, halka inanmadan, halkın sevgisini ve güvenini kazanmadan, hiçbir devrim yapılamayacağını, hiçbir devrimin sürekli olamayacağını bilirdi. Atatürk, özellikle Türk halkının, kendi özlemlerini iyi teşhis edebilen, kendisine alçakgönüllülükle, sevgiyle, saygıyla yaklaşan devrimcilere, önderlere sahip çıkacağını; fakat kendisini anlamayanlara ve horgörenlere gönül kapılarını sımsıkı kapalı tutacağını bilirdi. Bunu, en iyi, Atatürk'ün kendisi anlatır. 30 Ağustos 1925'te,Atatürk, Kastamonu'da, şunları söylüyordu: Hakiki inkılapçılar onlardır ki, terakki ve teceddüt inkılabına sevk etmek istedikleri insanların ruh ve vicdanlarındaki temayülü hakikiye nüfuz etmesini bilirler. Bu münasebetle şunu da beyan edeyim ki, Türk milletinin son senelerde gösterdiği harikaların, yaptığı siyasi ve içtimai inkılapların sahibi hakikisi kendisidir ... Milletimizde bu istidat ve tekamül mevcut olmasaydı, onu yaratmaya hiçbir kuwet ve kudret kifayet etmezdi. Bu anlayış ve inanışta olduğu içindir ki, Atatürk, halkı kurtarmak için sarayı bırakıp, payitahtı bırakıp, Anadolu'ya gitmişti.Atatürk, kurtuluş hareketini başlatabilmek için, Saltanat'ın gölgesinden çıkıp halkın arasına girmişti. Atatürk, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra da, devrimlere başlarken, savaş alanlarında kazanılmış üniformasını sırtından çıkarmıştı.
Reklam
Demokraside her düşünceye kapıların açık ol­duğunu, açık kapılara yüklenmemek gerektiğini söylemiştim. Öyledir gerçekten ... Her düşünceye, her akıma kapılar açıktır demokraside, açık olma­lıdır. Ama o kapılardan girip iktidar olabilmenin ve düşüncelerini uygulayabilmenin bir kesin koşu­lu vardır: Halkın rızası... Türk halkı ise, açık kapıdan girip iktidar olduktan sonra kapıyı içerden kilitleme niyeti bes­leyenleri kolaylıkla tanıyacak ve onlara o fırsatı vermeyecek kadar akıllıdır ve görgülüdür.
Sayfa 10 - tekin yayıneviKitabı okudu
Bir an için kabul edelim ki <<şapka gavur icadıdır, o yüzden islam dinine aykırıdır...>> Fakat, <<toprak işleyenindir.>> ilkesi İslâm dininin, müslüman toplum düzeninin temel ilkelerinden biri olduğu halde, bu ilkeye dayanan bir toprak reformu ile çıkarlarının bozulacağını düşünenler, böyle bir reform isteyenleri de kâfirlikle, komünistlikle suçlamaktan kaçınmamaktadırlar.
Sayfa 72
Demokrasi ülküsünü bırakmış, demokrasi umudunu yitirmiş olarak Atatürk çağına dönmeğe kalkışmak, Atatürk için en acı yenilgi olur. Atatürk'ü amaçsız bırakmak olur. Ölümsüz dediğimiz Atatürk, ancak o zaman gerçekten ölür. Atatürk devrimleri, kafalarımızı özgür düşünceye açan devrimlerdi. Atatürk çağına yeniden dönelim diye demokrasiden vazgeçersek, yani kafalarımızı özgür düşüncenin ışığına kaptırırsak, Atatürk çağının aydınlığına, yaratıcılığına, canlılığına değil, ancak, Atatürk öncesinin karanlığına, sönüklüğüne ve umutsuzluğuna dönmüş oluruz.
Sayfa 59 - tekin yayıneviKitabı okudu
Bir Yanlış Sanı
Örgütlenen ilk büyük muhalefet partisinin, aslında toprak reformuna karşı çıkan kimselerce kurulmuş bir parti olması bakımından da yanlış bir sanı idi bu... Köylü yararına bir altyapı devrimini önlemek üzere kurulmuş bir partiydi o...
Sayfa 90
Reklam
altyapı devrimi
Şimdiye kadar Türkiye'de bu anlamda bir devrim, ekonomik güce el değiştirten bir devrim, bütün olarak ve köklü olarak yapılmış değildir.
Sayfa 61 - tekin yayıneviKitabı okudu
1978'de kurduğu hükümette 21 ay başbakanlık görevini yü­rüttü. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında, askeri darbelerin antide­mokratik olduğunu düşünerek karşı çıktığı askeri yönetim tarafın­dan üç kez hapse mahkum edildi ve bir süre cezaevinde yattı. Bir­çok siyasetçi ile birlikte 1 O yıl süreyle politikadan uzaklaştırıldığı dönemde siyasal
Tarih boyunca ve çağımızda, devrimini veya kurduğu devleti, kendi çocuklarına, kendine yakın kişilere, belirli kadrolara, belirli kuruluşlara, belir­li zümre veya sınıflara emanet eden, veya kendi­leri hep yaşayacak, hep başta kalacakmış gibi, eserlerini kimselere emanet etmeyi içlerine sindire­meyen, devrimciler, devlet kurucuları, siyasal ön­derler görülmüştü. Fakat Atatürk'e gelinceye kadar, hiç bir dev­rimci, hele hiç bir devlet kurucusu, kendi eserini, kendi kurduğu devleti ve başlattığı devrim hareke­tini, gençliğe, hem de yalnız o günün gençliğine değil, daha sonra ; gelecek olan, kendisi hayattan ayrıldıktan sonra da gelecek olan genç kuşaklara emanet etmeyi düşünmemişti.Atatürk , eserini ve başlattığı devrimci hareke­ti neden gençliğe emanet etmiştir? ... Çünkü Atatürk, sürekli devrimciliğin güvence­sini, ancak, gençliğin, tam bir sorumluluk bilinciy­le, devrimciliğe sahip çıkmasında, devrimciliğin öncülüğünü ele almasında görüyordu. Çünkü toplumun en dinamik unsuru, tutucu­luktan, gelenekçilikten en uzak unsuru, doğal ola­rak en devrimci unsuru , gençlikti.
Sayfa 28 - tekin yayıneviKitabı okudu
Konuşmamda, Türkiye'deki düzen bozukluğuna örnek olarak, orman düzenini anlatmağa başladım. Orman gibi bir doğa hazinesinin içinde yaşayan orman köylüsünün ülkemizdeki en yoksul insanlar olduğunu söyledim. Kasaba halkından, iyice giyimli biri sözümü keserek haykırdı : - Yalan söylüyorsunuz, dedi ... Bizim orman köylümüz yoksul değildir, yoksul olan biziz ... - Siz necisiniz? dedim ... - Kamyoncuyuz, dedi. Belli ki orman köylüsüyle anlaşmazlık içinde bulunanlardan biriydi. Dinleyicilerden birkaç kasabalı daha onu destekliyordu. Bir kamyoncu olarak onun da sıkıntısının aslında bozuk düzenden geldiğini anlattım. Montajcılığın kamyoncuları nasıl ezdiğini rakamlarla belirttim. Ne deseler benim de vereceğim bir cevap vardı. Güç durumda kaldılar. En sonunda arkadan bir sakallı ihtiyar: - Ama, dedi, İkinci Dünya Harbi sırasında siz camileri samanlık yapmıştınız ... Ben, orman sorunundan, orman köylülerinin ve kamyoncuların sıkıntılarından söz ediyordum. Onların durumundan örnekler vererek, düzen bozukluğunun nedenlerini anlatmağa çalışıyordum. Dinleyicilerden çoğu dediklerimi onaylayarak dinliyorlardı. Özellikle orman köylüsü çok iyi anlıyordu ve benimsiyordu. İşte o zaman, çıkarcıların tek silahı din oluyordu. Biz ekonomik düzenden bahsederken, bir adam, hiç yeri olmadığı halde, zihinleri bulandırmak, halk yararına yapılan bir konuşmaya gölge düşürmek için, din konusunu ortaya atıveriyordu
Sayfa 72 - tekin yayıneviKitabı okudu
244 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.