Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atatürk'ü Nasıl Anlamalıyız?

Mehmet Saray

Atatürk'ü Nasıl Anlamalıyız? Sözleri ve Alıntıları

Atatürk'ü Nasıl Anlamalıyız? sözleri ve alıntılarını, Atatürk'ü Nasıl Anlamalıyız? kitap alıntılarını, Atatürk'ü Nasıl Anlamalıyız? en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çocukluk yıllarından itibaren okuma ve öğrenme azmi ile dolu elli yedi yıllık ömründe Atatürk’ün en çok elini sürdüğü nesne kitaplar olmuştur. Daha öğrencilik yıllarında kitaplarla içiçe olan Atatürk bu okuma sevgisini Harbiye yıllarında ortaya çıkan kısıtlamalara rağmen devam ettirmiştir. İçinde bulunduğu çeşitli ortamlara rağmen kitap okumayı sürdüren Atatürk, bilhassa subaylık yıllarında görev yaptığı yerlere bavul dolusu kitapla gitmiş, okumaya ve öğrenmeye hiç ara vermemiştir.
Yaptığım araştırmalarda ve soruşturmalarda edindiğim kanaat odur ki, Atatürk’ün engin okuma tutkusu ile edindiği bilgileri ve bu bilgileri Türk milletinin fakirlikten ve cehâletten kurtularak çağdaş bir millet hâline gelmesi için nasıl kullandığınu çok az kişi fark etmektedir. Bunu bir Atatürk araştırmacısı, bir bilim insanı olarak görmek ve tespit etmek hem sevindirici, hem de üzücü bir durumdur. Üzücüdür, çünkü O’nun yaptığı her işin bilgiye dayandığını görüyorsunuz. Üzücüdür, çünkü O’nun yaptıklarını gerçekdışı nedenlere dayandırılarak izah edildiğini görüyorsunuz.
Sayfa 4 - Önsöz, Prof. Dr. Mehmet Saray, İstanbul 2009, 2015Kitabı okuyacak
Reklam
En büyük hakîkatler ve terakkiler, fikirlerin serbest ortaya konması ve teati edilmesiyle meydana çıkar ve yükselir.
Ülkesi elinden alınıp esârete sürüklenmek istenen Türk milletinin Atatürk önderliğinde verdiği onurlu Millî Mücâdele zaferle neticelenmişti.
Doğru Olarak Cevaplanması Gereken Sorular
Acaba, Atatürk’ün Türk Milleti’ni cehâletin pençesinden kurtarmak ve çağdaş bir toplum hâline gelmedi için başlattığı bu eğitim seferberliği hedefine vardı mı? İlköğretimin zorunlu olmasına rağmen, anne-babalar ve yetkililer fire vermeden çocukların okula gitmelerini sağladılar mı? Şâyet sağlamadılar ise bunun sebepleti neler idi? Yoksa, bir türlü rayına oturtturamadığımız çok partili demokratik sistemde, siyâsetçiler bir avuç oy daha fazla alayım diye eğitim sistemimizi mi baltaladılar? Özellikle Atatürk’ün okutulmalatını çok istediği köylü çocukları niçin okutulmadı? Öğretmen eksikliği mi vardı? Bu öğretmen eksikliğini giderecek şekilde öğretmen yetiştirme plan ve programı yapılamaz mıydı? Atatürk’ün sağlığında çağdaş bir üniversite hâline gelen İstanbul Üniversitesi’nin öğretim üyelerinden beklenen Avrupai anlamdaki çalışma prensipleri neden devam ettirilmedi? İstanbul Üniversitesi’nden sonra kurulan üniversitelerde Avrupa standartlarında akademisyen yetiştirme programı niçin uygulanmadı? Atatürk’ün arzu ettiği şekilde bu ülkenin gençlerini çağın ve ülkenin ihtiyaçlarına göre eğitme politikasını niçin devam ettiremedik? Bu soruların cevaplarını açık bir şekilde tartışmak mecburiyetindeyiz. Hatâlarımızı ve eksikliklerimizi ne kadar aza indirirsek, bu sıkıntılardan da o kadar çabuk kurtulacağımız gâyet açıktır. Bu öz eleştiriyi yapmadan Atatürk’ün izinde yürümenin mümkün olmadığını bilmeliyiz.
1924 Anayasasında Türk vatandaşlarının hak ve hürriyetleri “Türklerin Hukuk-u Ammesi (Kamu Hukuku) başlığı altında şöyle verilmiştir: “Her Türk hür doğar, hür yaşar. Hürriyet başkasına zararlı olmayacak her türlü tasarrufta bulunmaktadır. Hukuk-u Tabiiye’den olan hürriyetin herkes için hududu, başkalarının hudud-ı hürriyetidir. Bu hudud ancak kanun marifetiyle tespit ve tayin edilir.
Reklam
Mustafa Kemal Paşa bir avuç arkadaşı ile pusulası bozuk Bandırma Vapuru ile yola çıkmış, Karadeniz’in dalgalarıyls boğuşarak mâcerâlı bir yolculuktan sonra 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Millî Mücâdeleyi fiilen başlatmıştır.
20 Eylül 1919’da Sivas’a gelen General Harbord, Mustafa Kemal Paşa’nın konu ile ilgili fikirlerini öğrendikten sonra şu soruyu sorar: “Her türlü girişim ve fedakârlıkta bulunduktan sonra da başarılı olunmazsa ne yapacaksınız?” Bu soruya Mustafa Kemal Paşa şu cevabı verir: “Bir millet mevcudiyet ve istiklâlini temin için düşünülebilecek teşebbüsleri ve fedakârlığı yaparsa muvaffak olur. Ya muvaffak olamazsa demek, o milletin ölmüş olduğuna hükmetmek demektir. Bu sebeple millet hayatta oldukça ve fedakârlık teşebbüslerine devam ettikçe başarısızlık söz konusu olamaz.”
... Göz korkutma ilkesine dayanan ahlâk, bir erdem olmadığı gibi güvene de uygun değildir. ...
Sayfa 156 - Muallimler Birliği Kongresi’nde öğretmenlere ithafenKitabı okuyacak
18 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.