Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Atatürk'ün Hayatındaki Kadınlar

Altan Deliorman

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Kitap Okumayan Eş..!
Aradan yıllar geçti. Dolmabahçe Sarayı'nın balkonda oturuyorlardı. Tanınmış birkaç gazeteci eşleriyle birlikte orada bulunuyorlardı. Henüz sofraya oturulmamıştı. Havadan, sudan konuşulmaktaydı. Söz, evlenme bahsine geldi, dayandı. Gazi, neşeli bir şekilde, aynı zamanda samimi bir halle kendi evliliğinden bahsetmeye başladı: - izdivaçta kadının her arzusunu yapmak çok güç. Mesela siz kitap okumak isterseniz; o, o esnada kitap okumanızı istemez. Bizim izdivacımızda da bu kabil ihtilaflar çok olurdu.
Sayfa 224 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları
Atatürkün Beğeni Anlayışı...
《Latife Hanım》adı böylece ilk defa duyuluyordu. Bir sessizlik oldu, sonra hanımlardan biri: - Latife Hanımefendi güzel mi Paşam? Gazi Mustafa Kemal bu soruya üç kelimelik bir cevap verdi? Sonra devamla: - Hanımefendi çok güzel olsa ben zaten almam, dedi, Ben kıskanç bir adamım. Zekasını, bilgisini, terbiyesini beğendim.
Sayfa 192 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları
Reklam
Biraz sonra uçak yaklaşmış, alana inmiş, Atatürkün bulunduğu yere yaklaşmıştı. Önce Vecihi Bey indi, elini uzatarak Sabiha Gökçen'in uçaktan inmesine yardım etti. Tam o sırada Atatürkün arkasından bir ses duyuldu: - Kadın değil mi, ne de olsa erkeksiz uçamazlar. Bu sesi Atatürk de duymuştu. Fakat sesini çıkarmadı. Sabiha Gökçen'e, eliyle uçağı göstererek hafif sesle bir şeyler söyledi. Sabiha, pilot Sabiha olarak koşarak uçağa bindi. Şimdi uçak havada akrobasi hareketleri yapıyor, seyredenlerin heyecandan yürekleri kalkıyordu. Atatürk orada hazır bulunanlara kısa bir hitabede bulundu: - Türk kızı, erkeği kadar cesaret ve azimle Türk semalarındaki yerini alacaktır. Sabiha Gökçen, yarının binlerce Sabiha'sından yalnız ve yalnız biridir. Yarın on binlerce Sabiha olacaktır.
Sayfa 237 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları
Başöğretmen Atatürk
Gazi, her akşam Sabiha'yı karşısına alıyor, o gün ne öğrendiğini soruyor, imtihan ediyordu. Derslerini bilemediği zaman çok kızıyor, darılıyor, onu azalıyordu. Gazi çok sert bir öğretmendi, tembelliğe tahammülü yoktu. Buna mukabil müşfik bir babaydı. Hastalığa hiç dayanamazdı.
Sayfa 234 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları
Anne Hissi
Latife Hanım, Zübeyde Hanim'a bir hastabakıcı gibi hizmet etmekte kusur ermiyordu. Fakat aradan birkaç gün geçtikten sonra, Salih Beyi çağırdı. Gizlice dedi ki: - Salih, benim gördüğüme göre bu kızcağız ile oğlum mesut olamazlar. Derhal beni geriye götür. Mustafa'mı bu işten vazgeçirteyim. Lâkin Salih Bey, Zübeyde Hanım'ın bu dileğini Mustafa Kemal'e söylemedi. Niçin? Aradan çok geçmeden Zübeyde Hanım vefat etti. Bu arada Salih Bey, Gazi'yi göremedi, söylemeye fırsat bulamadı. Ikinci bir ihtimal de, Salih Beyin Latife Hanımı beğenmesi ve Gazı ile evleneceğine emin bulunması olabilir. Kurulacak bir yunanın temeline çürük bir taş koymamak istemedi muhtemeldir. Bir başka sebep de, Zübeyde Hanım'ın bu dileğini bir kapris veya 《oğlan annesi》olmanın verdiği duygu ile varılmış bir hüküm telâkki etmiş olabilmesidir
Sayfa 190 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları
Evde oturmuş sohbet ediyorlardı. Makbule Hanım, ağabeysine yine kendisini mektebe göndermediği için serzenişte bulunuyordu. Mustafa Kemal, kardeşinin saçlarını çekti: - Makbuş, Makbuş. Sen okursan mevkiimi elimden alırsın. Okumadığın halde bu kadar zekisin. Hele bir de mekteplere, Darülfünunlara gitseydin, neler yapmazdın. Zübeyde Hanım söze karışmıştı: - Kızım gene okumuş sayılır. Cahil kalmadı ya...
Sayfa 124 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları
Reklam
halide edipin anlattığı zübeyde hanıma dairdir.
Halide Edip Adıvar, yayınlanan «Milli Mücadele Hatıralarından Parçalar»da, Zübeyde Hanım hakkındaki intibaını şöyle anlatmaktadır: «İhtiyar hanımın yüzü, ince, hareketli vücudu atılgan ifadesiyle Mustafa Kemal Paşa'nın aynıydı. Yetmiş yaşında olmakla beraber, süt gibi beyaz ve pembe renkli cildinde bir tek buruşuk yoktu. Çok çabuk öfkelenir olmasına rağmen, koyu mavi gözlerinde ve ağzında bir şefkat hissedilirdi. Beyaz entarisi, ütülü mendilleri, beyaz elleri büyük annemi hatırlatırdı. Tam Makedonyalı bir kadındı. Onun için, oğlu daima ilk mektepteyken istediği gibi azarladığı Mustafa'ydı. Bir yer yatağında yatıyordu. Anlaşılan hastalığı çok ciddiydi ve yaşaması bir mucizeydi. Dr. Adnan'ın boynuna kollarını dolar, yanaklarını öper, ellerini yakalayarak doğmuş olduğu Selanik şehrinden bahsederdi. Anadolu mücadelesiyle ilgili değildi. İçi Selanik için yanıyordu. Oğlu Mustafa, Selanik'i almadan kendine yeni bir entari yapmamaya ahdettiğini söyledi. Fikriye Hanım'a da pek teveccühü yoktu.»
Sayfa 167Kitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.