Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Auschwitz'den Diyarbakır'a 5 No'lu Cezaevi

İrfan Babaoğlu

Auschwitz'den Diyarbakır'a 5 No'lu Cezaevi Gönderileri

Auschwitz'den Diyarbakır'a 5 No'lu Cezaevi kitaplarını, Auschwitz'den Diyarbakır'a 5 No'lu Cezaevi sözleri ve alıntılarını, Auschwitz'den Diyarbakır'a 5 No'lu Cezaevi yazarlarını, Auschwitz'den Diyarbakır'a 5 No'lu Cezaevi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mehmed Yılmaz:
Eğer bir gün Kürtlerden, barış karşılığında bir bedel istenirse bence bu fazlasıyla ödenmiştir. O da Diyarbakır 5 nolu cezaevinin acı, keder ve kayıplarıdır. Barış için üstü kalsın, derim.
"Zulmün karanlığından onurla çıkabilmek adına direndi yüreklerimiz. Aşkı ve özlemi, acıyı ve onuru aynı ülkenin özgürlük potasında eritmiştik. Biz zindanda büyütürken aydınlığınızı, dağlar ovalar yerinde durmamış, taşmış gelmişti bize heyecan orduları. Duvarlar kalkmış, telörgüler anlamsızlaşmıştı bu direnç kuşağında. Nesiller bir bayrak yarışı gibi ellerimizdeki kırmızı karanfili alırken, biz ve onlar bir bütün oluverdik, bu kulvarda. Her şey Kürdün ülkesi gülsün diye tarihe..."
Reklam
"Bizi yargılamaya salonlarınız yetmeyecek!" dediler 71'de. Çok değil 9 yıl sonra ne salonları yetti ne de zindanları. Çıldırdılar...
5 Nolu, Yaşar Kemal'in Çukurovası kadar, Şolohov'un Kolhoz ve Solhozları kadar, Tolstoy'un Anna Karenina'sı kadar, Dostoyewski'nın Raskolnikov'u kadar derin duygularıyla, derin trajedisiyle, insanlığın beş bin yıllık onurunu çıldırtan işkencesiyle ve yine insanlığa tarih yazdıran görkemli iradi ve ideolojik, bedeni ve politik direnişleriyle derin bir kaynaktır bizler için, insanlık için.
Tarih akıp gidiyor. Tarihin şen çocuklarına yenileri katılıyor. Bu mücadele bitmedi, bitmeyecek dercesine...
Kuvvetle muhtemeldir ki bu kavga nesilden nesile sürüyor. Şiirdeki temenni sadece o satırlarda kalmıyor. Sevgili şairin dediği gibi " yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek bu kavga sürecek. "
Reklam
5 Nolu'da uygulanan işkenceler tam da Kürt halkının yeniden direnişe geçişini, varlık ve özgürlük taleplerinin yükselişini engelleme ve boğmak için düzenlendi. Orada, o tutsakların şahsında bu özgürlük hareketi boğulmak istendi. Bu sebeple soyut bir işkence, ya da oraya toplanmış Esat Oktay, Ali Osman Aydın, mink Astegmen veya Abdullah Kahraman adlı binbaşının bireysel, sadist duygularının sonucu ortaya çıkmış işkence uygulamaları değildi. O işkenceler; devletin ta kuruluşundan beri başta Kürt halkını temsil eden politik öncülerine karşı ve tüm muhaliflere karşı ve daha doğrudan doğruya bir halkı dili ile, kültürü ile olmazsa fiziki imha ile yok etmek isteyen sistematik bir politikanın ürünüydü. Başka bir deyişle bu vahşet, sindirme ve ezme politikalarının o ana kadar görülmemiş bir yaygınlıkta ve derinlikte olan politikalarının sonucuydu.
Bu zindan direniş tarihi açısından, Kürt halkının varlık ve özgürlük mücadele tarihi ve bağlı olarak türkiye demokratik mücadele tarihi açısından önemli bir vurgu, tarihe düşülen önemli bir nottur.
"Teslimiyet ihanete, direniş zafere götürür" sözü Mazlum Doğan'ın, 79-80 yıllarında çıkan yazılarındaki tespitlerden biriydi. Bu söz hep tutsakların zihninde oldu. Ve bu söz, zindanda yaşananlarla gözle görülür bir şeklide insan bilincinde kan ve can buluyordu. 1981 yılı baharında dayatılan teslimiyetin bir süre sonra nasıl ihanete sürüklediğini kendi yaşam deneyimleri ile acı içinde öğrenen tutsaklar, 14 Temmuz ölüm orucu eyleminden esinlenerek kendi içinde direnişi örgütlemeye, bilincinde ve yüreğinde direnişi yeşillendirmeye başladı.
Reklam
Dar kafese sığmadın anıt gibi dikildin İhanetin göğsüne hançer gibi saplandın... İnanmam hiç bir zaman ölmedi Mazlum Doğan İşkence kar etmedi yanıldı kahpe düşman Kawadan örsü aldı dağları alev sardı 5 Nolu Zindanda isyana isyan kattı İnanmam hiç bir zaman ölmedi Mazlım Doğan İşkence kar etmedi yanıldı kahpe düşman
İşkenceye veya baskıya karşı direnenler, yarına dair söyleyecek sözü olanlar ya da yazarın " o güzel insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler " sözündeki gibi tarihi yazan güzel insanlar cezaevlerinde kuşatma altındaydı. Sadece bedenleri değil, bilinçleri, kişilikleri, inançları da kuşatma altındaydı.
Tüm Türkiyedeki cezaevlerinden Diyarbakır cezaevi bu egemen emperyalist ve faşist politika içinde stratejik bir yere sahipti. Diyarbakır cezaevinde Kürtler vardı! 1940' lardan sonra hiç sesleri solukları çıkmayan Kürtler, klasik aşiretçi feodal ve dini kalıpları kırmış yeni sosyal sınıfsal temelde ve modern sosyalist ideolojiler ışığında halk ve ulus olmanın bilinci ile bir ulusal kimlik ve özgürlük iddiasıyla teorisini tamamlamış ve siyasal bir güç olarak politik-pratik bir döneme girmiştir.
51 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.