Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Auschwitz'den Diyarbakır'a 5 No'lu Cezaevi

İrfan Babaoğlu

Auschwitz'den Diyarbakır'a 5 No'lu Cezaevi Gönderileri

Auschwitz'den Diyarbakır'a 5 No'lu Cezaevi kitaplarını, Auschwitz'den Diyarbakır'a 5 No'lu Cezaevi sözleri ve alıntılarını, Auschwitz'den Diyarbakır'a 5 No'lu Cezaevi yazarlarını, Auschwitz'den Diyarbakır'a 5 No'lu Cezaevi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Adalet MÜLKÜN temelidir...
Mahkeme heyeti henüz gelmemişti. Karşıda tüm mahkeme salonlarında yazıldığı ve tüm zamanlarda değişmeyen "Adalet Mülkün Temelidir" yazısı okunuyordu. Yazının tam üstünde de Atatürk'e ait bir yüz büstü vardı. Ve bu yüze bakmamız serbestti, başka bir yere bakmak cop ve kalas darbesi demekti.
Bu durum sonradan düzeltildi. Hadi, mahkemede ifadelerin verilmeye başlandığı ilk günlerde bu duruma Hayri Durmuş arkadaşın itiraz ettiğini aktardı bize. TCK'nın 450. maddesi adi olaylar için, adam öldürme, bi reysel cinayet falan için geçerli olan ve ceza maddesinde yeri olan bir maddeydi. Biz ise siyasi tutuklularız ve siyasal amaçlarımız vardır, demiş. İtiraz noktası buradaydı. Bu durumu düzeltme ihtiyacı duyan askeri savcı da ceza sevk maddesinin bundan sonra 450. madde değil, 125. madde olduğunu mahkeme heyetine ifade etmiş.
Reklam
Hücrelerde Mart -Mayıs 1981 tarihleri arası önemlidir. Direniş ile tes- limiyet, ihanet ile zafer en keskin anlarıyla burada cereyan eder. Kemal Pir'in "Dünyanın kalbi Ortadoğu'da, Ortadoğu'nun kalbi K..istan'da, K..stan'ın kalbi Diyarbakır'da atmaktadır" sözü o dönemin çelişki ve ça- tışmasının nerelerde olduğuna işaret etmesi bakımından önemlidir
Evet orası Esat Oktay'a göre bir okuldu, hem de askeri okul! 30 yıl sonra oranın okul yapılmasını isteyenler Esat Oktay'ın okulunu hatırlarına getirsinler de öyle konuşsunlar.
12 Eylül'ün generalleri için en tantanalı, sahte zaferlerle dolu ilk aylarıydı. Önder ve öncü arkadaşlardan aldıkları görüntü ve sözleri çarpıtacak, kelime ve cümleleri ayıklayacak ve tek kanallı siyah-beyaz devlet televizyonunda karalama amaçlı psikolojik propagandalarına alet edeceklerdi.
İşkencede sınır tanımaz zalim bir insandı. Döneminde yüzlerce, binlerce insanı köy meydanlarında falakadan geçirir, işkence ederdi. Bu işkencelerde onlarca insan hayatını kaybetti. Emrinde de o dönem ilçe emniyet amiri olan Hüseyin Kocadağ vardı. (Hüseyin Kocadağ da sonradan Susurluk'ta, 3 Kasım 1996'daki kazada can veren Emniyet Müdürü idi.
Reklam
Evlerini, işyerlerini dışarıda emanet edeceği birilerini bulamadan askeri cemselere atılmış ve toplama kampı durumundaki İstihkama taşınmışlardı. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, okullarını yarıda bırakan gençler; eski püskü, yırtık, tozlu ve kurumuş kanlı giysiler içinde gelenler 15 ile 30 gün arasında burada bekletilirlerdi. Ama aynı gün, yine irili ufaklı gruplar halinde ortalama 50 kişi de tutuklanır "5 Nolu"ya, o an için ne olduğu bilinmeyen yere gönderilirlerdi.
Mehmed Yılmaz:
Eğer bir gün Kürtlerden, barış karşılığında bir bedel istenirse bence bu fazlasıyla ödenmiştir. O da Diyarbakır 5 nolu cezaevinin acı, keder ve kayıplarıdır. Barış için üstü kalsın, derim.
"Zulmün karanlığından onurla çıkabilmek adına direndi yüreklerimiz. Aşkı ve özlemi, acıyı ve onuru aynı ülkenin özgürlük potasında eritmiştik. Biz zindanda büyütürken aydınlığınızı, dağlar ovalar yerinde durmamış, taşmış gelmişti bize heyecan orduları. Duvarlar kalkmış, telörgüler anlamsızlaşmıştı bu direnç kuşağında. Nesiller bir bayrak yarışı gibi ellerimizdeki kırmızı karanfili alırken, biz ve onlar bir bütün oluverdik, bu kulvarda. Her şey Kürdün ülkesi gülsün diye tarihe..."
"Bizi yargılamaya salonlarınız yetmeyecek!" dediler 71'de. Çok değil 9 yıl sonra ne salonları yetti ne de zindanları. Çıldırdılar...
51 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.