Saat üç, hayli vakit var sabaha,
Üşüdüm, yatmamak olmaz, acaba;
Uzanırsam çabuk açmaz mı şafak?
Sabah olmaz yüz kere kalkar gezinir
Gece bitmiş ağarır şimdi etraf
Bu sabahın yelidir, ne yazık;
Duyduğum ses, yine baykuş sesidir.
Şair, canından pek çok sevdiği vatanına dönerken:
"Ben ki yaşlıyım artık, düşük kolum kanadım..." diye fâni hayatının son günlerini yaşadığını anlatıyordu. Vefalı Türk milleti, onu, kadirbilirlikle bağrına bastı.
Ruhu, yurdunun ufuklarında huzur içindedir.
Akif, son senelerini, gördüğü bazı vasıfsızlıklara karşı bedbin geçirdi:
"Şu serilmiş görünen gölgeme imrenmedeyim
Ne saadet hani... Ondan bile mahrumum ben..."
diyordu. Vefasızlıklar, onu çok üzüyordu. Temiz kalbi, dürüst seciyesi, karaktersizliklere hiç tahammül edemezdi.
Hatta Bestekâr Rauf Bey'in bestelediği o zamanlar, ordunun ağzından düşmeyen «Yılmam ölümden, yaradan askerim! Orduma gazi dedi Peygamberim»
bu güfte malûm olduğu gibi Mehmed Âkif'indir...
Bir arada yaşadığımız son günlerde, ah diyordu, paraya kıymet vermedim, şimdi yanıldığımı görüyorum, hayat, dünya benim bildiğim gibi değilmiş! Lâkin çok geç aklım başıma geldi...