Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İstiklal Harbi Hatıraları

Babam Mehmet Akif

Emin Akif Ersoy

Babam Mehmet Akif Hakkında

Babam Mehmet Akif konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

Emin Âkif Ersoy, babası Mehmet Âkif'le İstiklâl Harbi'nin o sıcak ortamında Anadolu'yu birlikte dolaşmış ve bu dönemle ilgili hâtıralarını kaleme almıştır. Hâtıralar, Mehmet Âkif'in ölümünden on iki yıl sonra yayınlanmıştır. Bu hâtıralarda Mehmet Âkif'in İstiklâl Harbi yıllarındaki faaliyeti hakkında önemli ipuçları vardır. Âkif'in hayatıyla ilgili kronolojik bazı ayrıntıları da metinde bulmak mümkündür. İç burkucu bir hayatın sahibi olan Emin Âkif'in biyografisini konu alan bir araştırmayla başlayan bu çalışmada İstiklâl Harbi yıllarında Mehmet Âkif ve yanında oğlu Emin'in yaşadıkları, hissettikleri ve Emin Âkif'le iki ayrı gazetede yayınlanan, babasıyla ilgili hâtıralarını dile getirdiği röportajların metinleri de yer alıyor. Söz konusu röportajlar hem Mehmet Âkif'le, hem de Emin Âkif'le ilgili önemli ayrıntılar barındırır. Metnin sonunda bulunan iki iktibasa da Emin Âkif'in ölümüyle ilgili bir hususa açıklık getirmesi bakımından yorumsuz olarak yer verilmiştir. Yusuf Turan Günaydın'ın gazetelerden derleyerek hazırladığı bu neşir, Emin Âkif'in hayatını ve büyük oranda babasının etrafında şekillenen hatıralarının sadece yayınlanmış kısımlarını ihtiva etmektedir.
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 50 dk.Sayfa Sayısı: 135Basım Tarihi: 2010Yayınevi: Kurtuba Kitap
ISBN: 9789756743751Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 54.1
Erkek% 45.9
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Emin Akif Ersoy
Emin Akif ErsoyYazar · 1 kitap
Bilindiği gibi, Âkif'in ilk üçü kız olmak üzere altı çocuğu olmuş, dördüncü çocuk İbrahim Naim bir buçuk yaşındayken ölmüştür. Diğer oğullarının adları Mehmed Emin ve Tahir'dir. Emin Ersoy, 1908 yılında İstanbul'da doğmuştur. Hangi okullarda okuduğunu, Âkif'in 1925 yılında Mısır'dan dostu Fuad Şemsi'ye yazdığı mektuplar sayesinde biliyoruz. 8 Mart 1925 tarihli mektubunda, Emin'in haylazlığından, Numune Mektebi'nin beşinci sınıfını zar zor geçebildiğinden, şimdi de mektebe canı isterse gidip istemezse sokak sokak dolaştığından, nasihatlere ve ihtarlara aldırmadığından söz ederek Fuad Şemsi'den yardım ister. Âkif, Ankara'ya giderken beraberinde götürdüğü ve Millî Mücadele boyunca yanından ayırmadığı Emin'le, 1923 ve 1924 ve 1925 kışlarını Abbas Halim Paşa'nın davetlisi olarak Kahire'de geçirdiği için fazla ilgilenememiştir. Reşat Ekrem'in İstanbul Ansiklopedisi'ne Burhaneddin Olker tarafından yazılan "Ersoy, Mehmed Emin" maddesinde verilen bilgilere inanmak gerekirse, Emin, babasının yokluğunda, uygunsuz arkadaşlar edinerek içki ve esrara alışır. 1925 baharını İstanbul'da geçirdikten sonra yakından ilgilenmek için Emin'i de Kahire'ye götüren Âkif'in, Fuad Şemsi'ye yazdığı mektuplardan birindeki şu cümleler, Olker'in verdiği bilgilerin doğru olduğu izlenimini uyandırmaktadır: "Emin'i buraya getirdiğimden dolayı o kadar memnunum. O kadar doğru bir iş gördüğüme kaniim ki, sorma!" Emin'in askerliğini yapmak için 1934 yılında Türkiye'ye döndüğü, Kırklareli'nde er olarak askerliğini yaparken arka­daşlarına Kur'an'dan âyetler okuyup tefsir ettiği için irtica suçlamasıyla tevkif edilip Divan-ı Harb'e verildiği, bir yolunu bulup tevkifhaneden kaçtığı, Mersin'den ya­ya olarak Antakya'ya giderken o tarihte henüz Türkiye'ye bağlanmamış olan Hatay sınırları içinde şüphe üzerine yakalandığı, pasaportu olmadığı için Kırıkhan kazasına gönderildiği, Ali İlmî Fânî'nin Rıza Tevfik'e yazdığı bir mektuptan biliniyor. Emin, yakalandıktan sonra yardım istemek için bir yolunu bulup hapishaneden baba dostlarından birine bir mektup gönderir. Asıl sahibi bulunamadığı için Ali İlmî Fânî'ye verilen bu mektupta, Emin, başından geçenleri anlattıktan sonra Türkiye'ye iade edilmek üzere olduklarını belirterek imdat istemektedir, ama artık çok geçtir. Emin'in nasıl yargılandığı, ne kadar ceza aldığı ve ne kadar hapis yattığı araştırılması gereken bir husustur. İstanbul Ansiklopedisi'ndeki maddede yeterli bilgi yok. Ancak Emin'in hem irtica, hem de firar suçundan mahkûm olduğu, cezasını çektikten sonra askerliğini tamamlayıp terhis edildiği tahmin edilebilir. Olker'e göre, terhisinden sonra İstanbul'un haneberduşlarından biri haline gelen Emin, sabahçı kahvelerinde ve hamamlarda yatıp kalkmıştır; yalınayak dolaştığını, şarap, ispirto ve esrar parası için hamallık yaptığını görenler bile vardır. Zabıta tarafından ilk defa 1939 yılında bir esrarkeş olarak yakalanır ve akıl hastanesine sevk edilir. Ancak bir süre sonra bir baba dostunun yardımıyla buradan çıkarılıp Bursa'da, Karacabey Harası'na kâhya olarak yerleştirilir. Bu görevi sırasında evlenerek mazbut bir hayat yaşamaya başlayan Emin, işinden kovulunca İstanbul'a döner ve Refii Cevat Ulunay'ı ziyaret eder. Kendisini "Ben Mehmed Âkif'in oğluyum, ismim Emin'dir" diye takdim eden Emin, Ulunay'ın anlattığına göre, zelzelenin Hara'yı altüst ettiğini ve "Buralar eski haline getirilinceye kadar git, başının çaresine bak!" denerek işten çıkarıldığını söyler ve tavassut ricasında bulunur. Durumu ilgili makamlara bildirdiğini, neticeyi beklerken Emin'den bir mektup aldığını yazan Ulunay şöyle devam ediyor: "Ziraat Bakanlığı tarafından tekrar haraya gönderildiğini ve kendisine yer olarak merkeze yedi-sekiz kilometre mesafede Poyrazbahçe Koyun Ağılı denilen bir yerde yatıp kalkabileceğini söylediklerini yazıyor. Sobasız, gıdasız, pislik içinde olan buradan kurtarılmasını rica ediyor." Emin'in Karacabey'deki şartlara dayanamayarak İstanbul'a ve eski hayatına döndüğü anlaşılıyor. Eşini de 1966 yılı başlarında kaybedince hayata büsbütün küsen ve kendini yeniden içkiye ve esrara veren Emin, o yılın sonlarında birkaç ay akıl hastahanesinde kalır ve Kasım 1966'da taburcu edildikten sonra Tophane'de terk edilmiş bir kamyon karoserinin içinde yaşamaya başlar. Bu arada Çetin Altan'ı da ziyaret edip yardım istediği çok yazılıp çizildiği için ayrıntılara girmiyorum. Emin, 24 Ocak 1967 günü Tophane'de yatıp kalktığı karoserin içinde ölü bulunmuştur.