Yazarı ilk defa okudum. Kitap kısa hikayelerden oluşuyor. Konu olarak kötü şartlarda yaşayan insanların hayatlarından esinlenilerek yazılmış. Bazı hikayeleri hoc begenememekle beraber iki üç hikayeyi severek okudum diyebilirim. Okunmasını tavsiye edeceğim bir kitap olmadı malesef.
Alintilar:
Bu uzun, harap edici mücadeleden sonra anladım ki her şey, her şey yalan; fazilet, vicdan, namus, ahlâk hepsi hepsi bir uydurma, çirkin ve iğrenç bir yalandan ibarettir.”
Ah, gençtim Semra! Genç olmak ne demektir biliyor musun? Genç olmak deli ve kör olmaktır.
Seni kötü yapan çevren değildi. Sen bizzat zararlı olmak için, adi ve faziletsiz olmak için yaratılmıştın.
Anne, biliyor musun bazen öyle denizler vardır ki onun derinliklerinde büyük manalar saklıdır. İnsan ister ki adım adım onun derinliklerine insin; çünkü saadet, sükûn, huzur, her şey oradadır. Anne! İşte senin gözlerin böyle sonsuz dalgalarıyla ufuklara kadar uzanan bir denizdir ki ben onları seviyorum anne. Ben onların ılık ve şifalı dalgaları içinde boğulmak istiyorum.
Resim alan birkaç dükkân vardı ki hepsine birer birer uğrayacaktım. Uğradım, beş tabloma ikisi altı, bir diğeri sekiz lira veriyordu. Sekiz lira, bu memleketin sefalet içinde gelişememiș bir sanatkârına ve onun seneler içinde yaptığı bir sanat eserine karşı uzatılmış sekiz tokattı.
Onların arkasında bir gölge gibi yürüyor ve sürünüyordum. Bana bakmıyorlar, benim varlığımın farkına bile varmıyorlardı.