Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Batılılaşma ve Düzenin Yabancılaşması

İdris Küçükömer

Batılılaşma ve Düzenin Yabancılaşması Sözleri ve Alıntıları

Batılılaşma ve Düzenin Yabancılaşması sözleri ve alıntılarını, Batılılaşma ve Düzenin Yabancılaşması kitap alıntılarını, Batılılaşma ve Düzenin Yabancılaşması en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Batıda “refah devleti” deyimi ile anılan (aslında çeşitli kategoride sömürge halkları sırtından) kapitalist ülke işçilerini de sistemle tamamlaştırmayı sağlayan düzendir.
Sayfa 26
Bürokratın tutumunu, yerini açıklayan “Devleti Kurtarma” çabalarının yolunu belirten son derece önemli açık ve dramatik ifadeleri yine Cumhuriyet Halk Partisi liderinin Ulus gazetesinde yayımlanan hatıratında buluyoruz. İkinci İnönü Savaşları sırasında Bursa’dan geriye doğru göçen ve içinde subay ailelerinin de bulunduğu bir kafileye rastlanır. İ.İnönü şöyle diyor hatıratında: Kafileyi durdurdum. Subayları bir kenara topladım içinde bulunduğumuz vaziyeti bilesiniz. Bundan başka subay olarak ta yerinizi bilmelisiniz. Padişah düşmanınızdır. Yedi düvel düşmanınızdır. -Bana bakın, dedim. Kimse işitmesin, millet düşmanınızdır.* Cumhuriyet döneminde aynı hikâye devam edegeldi. Tek farkla ki, Osmanlıların son döneminde emperyalizm, madenlere, demiryollarına, kamu hizmeti denen çeşitli işletmelere yabancı sermaye olarak girmiş ve kaçınılmaz Düyunu Umumiye idaresi ile çeşitli kaynaklara el atmış bulunuyordu. Savaş emperyalizm ile Anadolu halkı arasındaki çelişkiyi geçici olarak çözmüştü. Çözüm geçici ya da eksik idi. Çünkü temel çelişki şimdi Türkiye halkı ile yine emperyalizm arasındadır. Bu çelişki tekrar nereden çıkmıştır? Bunun sebebi, Cumhuriyet döneminde üretim ilişkilerine dokunamayan yönetimdir. Kısaca, asıl devrim ve düzen değişikliği sağlayacak yoldan, yani ekonomik yapıdan geçememek bunun sebebidir.
Sayfa 215 - Ulus, 17 Mayıs 1968!Kitabı okudu
Reklam
Kendilerine gerçek solcu adı takan dostlar vardır. Bunlar, dünyanın ekonomik gelişmeleri içinde, petrol bölgesinde, Türkiye’nin ekonomik, politik gelişmelerini araştırmalarla, iyice yerine koymadan, 1920’lerin, İkinci Dünya Savaşı öncesinin tarihî kategorik koşulları içinde yazılmış bazı kitapları, çok kere yanlış gözüken bir biçimde ele almaktadırlar. Türkiye için acele reçeteler vermeden önce biraz değil, çok düşünülmelidir.
Sayfa 156Kitabı okudu
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Politikada 45 Yıl adlı ilginç kitabında, kendisinin yer aldığı Devrim denilen hareket içinde bürokratların yalnızlığını itiraf etmektedir. Karaosmanoğlu, eğer devrimci bir-iki lidere bir şey olsa, bütün devrimlerin yok olacağı korkusunu belirtmiştir. 'Devrimleri Koruma' sloganı da aslında bu yalnızlık korkusundan ortaya çıkmıştı. Devrim denilen şeyler kime karşı korunacaktı? Neden devrimlerin korunması gençliğe bırakılmıştı? Halk nerede idi, köylü efendimiz nerede idi? Devrimler, kimler için korunacaktı? Bu sorular şimdi ısrarla sorulmalıdır bence.
Sayfa 103Kitabı okudu
CHP lideri sık sık “biz başlangıçtan beri ortanın solunda idik” , “sosyalist değiliz ve olmayacağız” ve “bizim asıl rakibimiz TİP’tir” demektedir. Ve asıl ağırlığını, eskiden olduğu gibi, Batıcı-laikler ile Doğucu-İslamcılar arasındaki aldatıcı çatışmasına koymaktadır. Bu biçim bir çatışmanın içine girmekte ve işin garibi bu çatışmayı rejim meselesi (?) saymaktadırlar! Bunların tek anlamı var: CHP lideri, Cumhuriyet’in başından beri olduğu gibi, üretim ilişkilerinde, yani mülkiyetin dağılımı ve elde edilen ürünün bölüşülmesinde esaslı bir değişikliğin araçlarını düşünmemektedir. Kendi deyimleri ile CHP ilk günden beri ortanın solundadır. Türkiye’nin kurtuluşu için üretim ilişkilerinde esaslı değişiklik düşünülmediği için mücadele, laikler ve İslamcıların yüzeydeki Türkiye’yi bölücü mücadelesine dönüyor. Bu mücadele emperyalizmin tam istediğidir. Türkiye’yi dışa karşı bağımsız kılacak bir temel değişikliğin tutarlı araçları CHP’den şimdi beklenemez. Müsaade ediniz de partinin sayın lideri, kendisi için, geçmişiyle tutarlı kalsın. Yani değişmediğini, geçmişte ne idiyse o kalarak noktayı koysun.
Sayfa 222Kitabı okudu
Türkiye kapitalist olmadan Batılaşamaz. Ve dolayısıyla, Batıcıların istediği gibi laik de olamaz.
Reklam
Ama ne var ki, Mustafa Kemal’in de düzenleyebileceği ve düzenleyemeyeceği şeyler vardır: Fethi Bey arkadaşları ile parti teşkilatı için seyahate çıkar. Ve daha ilk merhalede, her şey allak bullak olur. Mesela ilk merhale olan İzmir’de, “Fethi Bey geliyor” diye yer yerinden oynar. Daha sekiz yıl önce başta Mustafa Kemal’in kumandasında düşmandan kurtarılan İzmir’de halk dalga dalga Fethi Bey’in, neredeyse ayaklarına kapanır, haykırırlar: ----Kurtar bizi, kurtar! Hatta bu karışıklıkta bir polis kurşunu ile vurulan bir yavruyu kucağına alan yaşlı bir baba, bu kurbanı getirir, Fethi Bey’in ayaklarına serer: -Bu ilk kurbanımız, ama daha kurbanlar lazımsa vereceğiz, fakat bizi kurtar! diye inler. Meydanda gözyaşı selleri çağlar. Her tarafta birtakım resimler yırtılır, parçalanır.. Halbuki Fethi Bey, halk için bilinmeyen bir adamdır. Ve sonra, kim, kimi, kimden kurtaracaktı? Bu İzmir, daha sekiz yıl evvel, düşman işgalinden kurtarılmadı mı? Ve bu şehri kurtaranlar, şimdi bu halkın: -Bizi onlardan kurtar, dedikleri değiller mi? O halde sekiz sene içinde ne oldu? Bu gözyaşları, bu kurbanlar niçin?
Sayfa 108Kitabı okudu
Osmanlı Bankası merkezi İstanbul'da bulunan bir Osmanlı şirketi olduğu halde, biri Paris'te, diğeri Londra'da, hissedarlar tarafından intihap edilmiş iki idare komitesi mevcuttur ki, bankanın hakiki hâkimi ve idarecisi bu komitelerdir.
Dünyanın ortasında bağımsızlık kavgası verenler, halk kitlelerini, emperyalistlerin kullanabileceği bir çizgiye itmemelidirler. Bu kitleleri, her fırsatta, mutlak bir biçimde karşılarına almamalıdırlar. Aldırmak için iç ve dış şer güçlerinin varlığını kabul ediniz. Bağımsızlık kavgasının taban güçlerinin çekirdekleri, bu kitleler içindedir, unutulmasın. Petrol bölgesinde, mevcut dünya koşulları altında taban güçleri ile özdeşlik kurmadan, Türkiye’de artık iktidar alınamaz, daha doğrusu bürokratlar tarafından kapılamaz. Kapılsa da bölünmeye engel olunamaz. On dokuzuncu yüzyıl başından beri Batı kapitalizmi, gerektikçe Batıcı-laik bürokratlar ile İslamcı çerçeveye sığınmış halk kitlelerini kullanarak karşı karşıya koymuştur. Bu bölme ile Türkiye’de gerçek bir gelişimin olanaklarını kilitlemiş, hapsetmiştir. Emperyalizm, şimdi aynı oyunu, solcularla İslamcılar arasında oynatmanın organizasyonu peşindedir.
Sayfa 138Kitabı okudu
Ve bürokrat-İslamcı-emperyalist üçlüsünün ilişkileriyle tersine akmış gözüken tarih, gelişme ile artık nitelik değiştirme dönemine gelmektedir. Bu değişme, üçlü oyunu ortaya koymaya başlamıştır. Tarihî oyunu anlayanlar, yerlerini tayin ettikçe ve oyundan sıyrıldıkça, tarih ırmağının düzgün değilse bile duru ve ileri akması olanakları doğacaktır.
Sayfa 137Kitabı okudu
129 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.