Kısaca özetlemiştim ona, turist değil, yol giden birisi olduğumu ve benim için, tozlu bir çocuk suratına gizlenmiş herhangi bir ezginin, tuz çölünde çektirilmiş bir fotoğraftan daha değerli olduğunu anlatmıştım.
Yoksulluk, birkaç sarılmanın 'yoksunluğundan' kaynaklanırmış meğer. Meğer açlığımı dümdüz eden iki şey varmış: Bir parça ekmek ve bir küçük kadın elinin aceleciliği.
Benim için doğru olan şeyi bulduğumda, cümleleri belirli bir sertlikte kendime sunmak gerektiğini öğrendim. Bu yüzden, kendimi kendi yaşanmışlıklarımla tokatlamaktan alıkoyamam.